 |
T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
E. 1992/718
K. 1992/1509
T. 5.3.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- 3573 SAYILI KANUNUNA GÖRE AYRILAN
SAHALARIN ZİLYETLİKLE İKTİSABI
ÖZET : 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun uyarınca, zeytincilik parselasyon sahası içinde kalan ve aynı Yasa gereği TarımOrman ve Köyişleri Bakanlığı'na tahsis edilen taşınmazların zilyetlikle iktisabı mümkün değildir.
(3573 s. ZIK.)
Taraflar arasında görülen kadastro tespitine itiraz davasından dolayı, davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün taraf vekillerince süresinde verilen dilekçelerle temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki kayıt ve belgeler incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Kadastro sırasında 121 ada, 149 parsel sayılı 51.328 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz zeytinlik vasfıyla ve 28 nolu zeytincilik parseli olup kimseye tahsis edilmediği ve İbrahim'in zilyetliğinde ise de Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1987/901, 1988/797 sayılı dosyalarıyla davalı olduğundan malikhanesi boş bırakılarak 3402 sayılı Yasanın 5. maddesi uyarınca tespit edilip kadastro mahkemesine gönderilmiştir. Diğer taraftan, Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/797 sayılı İbrahim'in Hazine ve Köy tüzel kişiliği adına açtığı tescil davası ve davacı Hazinenin İbrahim ve köy aleyhine açtığı 1987/899 esas sayılı dava dosyaları görev yönünden red edilerek kadastro mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece dava dosyalan ile tutanak birleştirildikten sonra uzman bilirkişisinin krokisinde B ile işaretli 15.470 metrekarelik kısmın İbrahim adına tesciline A ve B ile işaretli 35.857.43 metrekarelik kısmın Hazine adına tesciline karar verilmiş ve hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Dava konusu parselin 3573 sayılı Zeytinciliğin lslahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Hakkındaki Yasa hükümlerine göre zeytincilik parselasyon sahası içinde kaldığı ve bu yasa hükümlerine göre kimseye tahsis edilmediği konularında çekişme bulunmamaktadır. Davacı İbrahim, zeytincilik parseli olarak ayrılan ve kendisine tahsis edilmeyen taşınmazı imar ve ihya ettiğini iddia ederek adına tescilini istemektedir. Dosyadaki orman bilirkişisinin 12.4.1990 günlü raporuna göre bölgede orman sınırlaması 1965 yılında yapılıp 1966 yılında kesinleşmiş olduğu daha sonra yapılan 2/B uygulaması ve orman kadastrosu 1981 yılında kesinleşmiştir. Çekişmeli parsel orman sınırlandırması dışında olup 2/B uygulaması ile rejim dışına çıkartılan yerlerden olmadığı, saha delicelik iken 1953 yılında 3573 sayılı Yasa gereği imar ve ıslah için dağıtılmak üzere zeytincilik parseller olarak ayrıldığı, orman sınırlaması sırasında bu sahaların orman sınırı dışında bırakıldığı ve memleket haritasında çok bozuk baltalık olarak gösterildiği zeminde pımal meşesi, ardıç ve menengiçlerin temizlendiği, delicelerin teklendiği belirtildiği gibi dinlenen yerel Bilirkişi ve tanıklarda taşınmazın öncesinin çalılık, fundalık ve delicelik iken 1963 yılından sonra davacı tarafından zaman zaman açıldığını bildirmişlerdir. Bu açıklamalara göre 28 sayılı zeytincilik parseli olan taşınmazın öncesinin yabani zeytin bitki örtüsüne sahip orman muhafaza karakterini taşıyan bozuk baltalık, pırnal meşesi ve makiliklerle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. 6831 sayılı Orman Yasasının değişik 1. maddesinin (1) bendinde, (... sahipli arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle özel yasası gereğince Devlet ormanlarından tefrik edilmiş ve imar ıslah ve temlik şartları yerine getirilmiş bulunan zeytinliklerin... orman sayılmayacağı) belirtilmiştir. Öncesi orman toprağı olan ve zeytinlik sahası olarak ayrılmasından dolayı orman sınırı dışında bırakılan yabani zeytinliklerin usulüne uygun tahsis olmadıkça 31.12.1981 tarihinden önce hangi nedenle olursa olsun orman karakterini yitirmeleri söz konusu olamaz. Çünkü orman toprağı olma niteliğini korur.
Şu hale göre bölgeye ait ormanı sınırlandırma harita ve tutanaklarının suretleri getirtilerek çekişmeli parselin bulunduğu sahanın 1965 yılında orman kadastrosu yapılırken 3573 sayılı Yasa gereği tevzi edilmek üzere zeytinlik parseli olarak ayrılması nedeniyle mi orman sınırlandırılması dışında bırakıldığı kesinlikle saptanmalıdır. Getirtilecek belgelere göre taşınmazın öncesi orman toprağı olup sırf zeytincilik parselasyon sahası için de kalmasından dolayı sınırlandırma dışında bırakılmış ise 3573 sayılı Yasa uyarınca idarece tahsis edilmedikçe zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmayacağını düşünmek gerekir.
Diğer taraftan, Milas Mal Müdürlüğü mahkemeye gönderdiği 23.8.1990 günlü yazıda 3573 sayılı Zeytincilik Yasasına tabi yerlerden olan taşınmazların aynı yasa uyarınca Tarım-Orman ve Köyişleri Bakanlığı'na tahsisli yerlerden olduğunun kabul edildiğini bildirmiştir. Gerçekten böyle bir tahsis varsa bu tür yerlerin 3492 sayılı Yasanın 17. maddesi hükmü uyarınca zilyetlikle kazanılamayacağının gözönünde bulundurularak kamu hizmetine tahsis durumunun adı geçen Bakanlıktan sorulmalı ve sonucuna göre işlem yapılmalıdır.
Davacı vekilinin temyizine gelince; davacının temyizi uzman bilirkişi Turan'ın 24.9.1990 günlü raporunda B1'de işaretli bölüm üzerinde zilyetlik koşullarının oluştuğu yönündedir. Bu krokiye esas alınan ve üç kişilik ziraat mühendisinden oluşan bilirkişi heyeti B1 ile işaretli yerde dava tarihine göre 13 yıl önce delicelikler aşılanarak tamamlandığı belirtilmiş olduğundan davacı İbrahim vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Kabul şekline göre de; parsel tutanağı Asliye Hukuk Mahkemesinin 1987/901 ve 1988/797 sayılı dosyalarıyla davalı olduğundan söz edilerek düzenlenmiş olduğu halde 1987/901 esas sayılı dava dosyasının getirtilip bu parselle ilgili olup olmadığının araştırılmamış olması da yerinde görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen biçimde araştırma ve inceleme yapmadan bilirkişi raporunda B harfiyle işaretli 15.470 metrekarelik bölümün davacı İbrahim tarafından imar ihya edildiğinden bahisle davanın kısmen kabul edilmiş olması isabetsiz ve davalı ve davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden hükmün HYUY.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı ve davalı İbrahim vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile aleyhindeki hükmün (ONANMASINA), 492 sayılı Yasanın 13/J maddesi uyarınca Hazineden harç alınmamasına, 5.3.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|