 |
T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
E: 2005/5561
K: 2005/3323
T: 29.04.2005
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında 101 ada 472 parsel sayılı 1980.35 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz vergi kaydı, satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı adına tesbit edilmiştir. Davacı Doğanlı Belediye Başkanlığı, yasal süresi içinde tahsis kararı ve mahkeme ilamına dayanarak çekişmeli parselin Doğanlı ve Soğucak Köyünün müşterek mer'ası olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; kesin süre içinde keşif giderlerinin yatırılmadığı ve böylelikle davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine, çekişmeli parselin tesbit gibi davalı adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece verilen süre içerisinde davacı taraf vekilinin keşif avansını yatırmadığı, bu nedenle keşif deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Dairemize gelen ve incelemeye konu olan dosyalardan, davacı Doğanlar Belediye Başkanlığının çok sayıda parsel hakkında aynı mer'a tahsis kaydına dayanarak dava açtığı, parsellerin birbirine bitişik olup aynı ada içerisinde yer aldığı, davaların davalısı farklı olmakla beraber davacı ve dayanılan delillerde birlik bulunduğu, delillerin değerlendirilmesinin doğru yapılması, sağlıklı sonuca varılması ve yargılamanın kısa zamanda en az masrafla sonuçlandırılması için bu davaların birleştirilmesinde zaruret bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece bu zaruret nazara alınmadan, parsellerin biri hakkında verilen kararın diğerini etkileyeceği düşünülmeden yargılamanın ayrı ayrı yürütülüp sonuçlandırmaya çalışılması doğru değildir. Ayrıca 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 36. maddesinin mahkemece verilen süreye riayet etmeyen taraf aleyhine uygulanabilmesi için ara kararında hakim, katip, mübaşir, yerel bilirkişi adayı, tanık, teknik bilirkişiye verilecek ücretlerle vasıta parasının, yapılacak tebligatlarla ilgili masrafların kalemler halinde gösterilip, bu ücretlerin temini ve yatırılması için ilgiliye makul bir süre tanınmalı, ilgiliye tanınacak süre ile keşif günü arasında da bilirkişi adayları ve tanıklara davetiye tebliğ edilip, arazi başında hazır olmalarının bildirilebilmesi için yine uygun bir
sürenin bulunmasına azami özen gösterilmesi gerekmektedir. Mahkemece hükme dayanak yapılan 5.4.2004 tarihli ara kararının masraflarla ilgili bölümü yasaya uygun olmakla beraber, masrafın yatırılması için davacı vekili ile bilirkişi adayı ve tanıklara çıkarılacak davetiyeler için ayrılan süre yeterli bulunmamaktadır. Davacı vekili, bilirkişi adayı ve tanıklar adına çıkarılacak davetiyeler için verilen sürenin yeterli olmadığı açıkça belli olan bu ara kararına dayanılarak keşif delilinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilemez. Süreler tayin edilirken Tebligat Tüzüğü'nün 12. maddesinin mutlaka göz önünde bulundurulması gerekir. Tüzüğün anılan maddesine göre "Tüzüğün 8. maddesinde sayılan vasıtalarla yapılanlar dışındaki her nev'i tebliğ evrakı ve davetiyelerin alakalılara ulaşması ve alakalıların tebliğin veya davetiyenin icaplarını yerine getirebilmesi için bu evrakı çıkaran merci tarafından tayin edilecek müddetin hesabında evrakın gönderileceği mahallin yakınlık veya uzaklığı, mevsimin yaz veya kış olması, nakil vasıtalarının durumu gibi hususlar nazara alınır. Bu suretle tayin edilecek müddet, tebliği çıkaran merciin bulunduğu köy veya belediye hududu dahilinde tebligat yapılacaksa 3 günden, köyde veya aynı vilayetin diğer bir kazasında tebligat yapılacaksa 15 günden, diğer bir vilayet içinde tebligat yapılacaksa 1 aydan az olamaz." Hükmü yer almış bulunmaktadır. Tebligat Tüzüğü'nün anılan hükmü nazara alınarak mahkemenin hükme dayanak yaptığı 5.4.2004 tarihli ara kararının sürelerle ilgili bölümü irdelendiğinde davacı vekiline ara kararının tebliği, vekilin kendisine verilen 7 günlük sürede masrafı temin edip yatırması ve bundan sonra mahkemece yerel bilirkişi adayı ve tanıklara çıkarılacak davetiye için mahkemece öngörülen 30 günlük sürenin (keşifle duruşma günü arasında 30 günlük bir süre mevcut olup davacı vekili ile bilirkişi ve tanıkların ikametgahları ve işyerleri nazara alındığında kalemce bütün işlemler günü gününe yapılsa dahi) yeterli bulunmadığı çok açıktır. Yapılamayacağı önceden belli olacak keşif için taraflara külfet yüklenmesinde isabet bulunmamaktadır. Hal böyle olunca; davacı tarafın aynı nedene dayalı olarak açtığı tüm davalar birleştirilmeli, bu parselleri kenardan çevreleyen, komşu parsellerin tutanak ve dayanağını oluşturan belgeler getirtilip dosya ikmal edildikten sonra davacı tarafa keşif masrafını yatırması için makul süre verilip, masraf yatırıldığında arazi başında keşif icra edilip, tarafların tüm delilleri değerlendirilip sonucuna göre karar verilmelidir. Yanlış değerlendirme sonucu yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 29.4.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi