 |
T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
E: 2005/13089
K: 2005/13834
T: 29.12.2005
- DAVAYA MÜDAHALE
- RESEN DELİL TOPLAMA
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İçtihat Özeti: Kadastro sırasında taşınmazlar iktisap şartları oluştuğundan davalı adına tespit edilmiştir. Adına tescil kararı verilen Hazine tespit maliki olmadığı gibi davacı da değildir. Mahkemece resen müdahil sıfatıyla çağrılmış ve Hazine adına tescil kararı verilmiştir. Bunun için; devreden dosyaların malik tespitinin yapılamaması veya başka mirasçı varsa hakim resen delil toplayabilir. Somut olayda böyle bir durum olmadığı gibi Hazinenin davaya katılma dilekçesi veya beyanı bulunmamaktadır. Resen yapılan çağrı ile duruşmalara gelme davaya müdahil olma anlamına gelmez.
(3402 s. Kadastro K. m. 26/D, 30/2)
(1086 s. HUMK m. 53, 58, 474)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca İncelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 1023, 1024, 1025, 1026, 1027, 1028, 1029, 1030, 1031 parsel sayılı 6937, 4417, 4347.56, 1901, 6596, 6013, 7428 ve 8000 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlardan 1031 parselin senetsizden, diğerleri irsen intikal, taksim, ifraz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve 1979-1980 yılları arasında yapılan orman tahdit sınırları dışında kalması nedeniyle 1023 ve 1030 nolu parseller davalı Yakup, 1024, 1028 parseller Rabia, 1025 nolu parsel Melek, 1026 nolu parsel Meryem, 1027 nolu parsel Gülsen, 1029 ve 1031 nolu parseller davalı Mustafa mirasçıları adına tesbit edilmiştir. Davacı Mehmet, yasal süresi içinde taşınmazların tamamının Dede, Şerif ve Mustafa'ya 1/3'er paylarla ait olduğu halde tesbitte bu oran'ın göz önüne alınmadığı, kendisi de Meryem, Gülsen ve Melek İle birlikte Dede mirasçısı olduğu ve kardeşi Gülşen'in hissesini de satın aldığı halde kendisine yer verilmediği iddiasına dayanarak dava açmıştır. Yargılama sırasında Hazine de davaya dahil ettirilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine ve çekişmeli parsellerin dahili davalı Hazine adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Mehmet vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece çekişmeli taşınmazlar üzerinde taraflar yararına zilyetlikle mülk edinme şartlarının gerçekleşmediği kabul edilmek suretiyle davacının davasının reddine, tesbitlerin iptaline, taşınmazların Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş ise de; araştırma yetersiz, değerlendirme dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Kadastro tesbiti sırasında çekişmeli taşınmazlar tarım arazisi niteliğinde bulunduğu ve iktisap şartlarının gerçekleştiği kabul edilerek davalı Yakup ve arkadaşları adına tesbit edilmiş; davacı, hisse satın almaya ve zilyetliğe dayanarak dava açmıştır. Adına tescil karan verilen Hazine tesbit maliki olmadığı gibi davacıda değildir. Mahkemenin 12.12.2003 tarihli oturumda re'sen aldığı karar gereğince müdahil sıfatıyla davaya çağrılmış ve sonuçta tüm taşınmazların Hazine adına tesciline karar verilmiştir. Olayda üzerinde durulması gereken iki önemli husus bulunmaktadır. Bunlardan birisi davada 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 30/2. maddesinde ifadesini bulan "Kadastro Komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile mahalli mahkemelerden devredilen dosyaların muhtevasından malik tesbiti yapılamadığı veya dava açan mirasçının dışında başka mirasçılarında bulunduğu anlaşıldı takdirde, hakim re'sen lüzum gördüğü diğer delilleri toplayarak taşınmaz malın kimin adına tescil edileceğine karar vermekle yükümlüdür." hükmünün uygulama yerinin bulunup bulunmadığı, ikincisi ise; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 26/D ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 53 ila 58 ve aynı Yasa'nın 474. maddesi hükmü nazara alındığında Hazine'nin davada müdahil sıfatını kazanıp kazanmadığı, bir diğer ifade ile taraf olup olmadığı konusudur. Dosyanın Hukuk Mahkemesinden veya Kadastro Komisyonundan devri veya mirasçılardan biri tarafından tüm mirasçılar adına açılmış bir dava bulunmadığı için olayda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 30/2. maddesinin uygulama yerinin bulunmadığı açıktır. Hazine'nin davada taraf sıfatını kazanıp kazanmadığı konusuna gelince; Bilindiği üzere 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 26/D maddesinde "Kadastro Mahkemelerine dava açıldıktan sonra, tesbitten önceki haklara dayanarak, asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkları" demek suretiyle müdahaleyi kabul etmiştir. Bilindiği üzere müdahale asli veya fer'i müdahaledir. "Bir dava sonunda verilen hüküm bir 3. kişinin hukuki durumunu etkileyebilir. Bu hallerde, 3. kişinin o davaya katılmasında hukuki yararı vardır. Fakat 3. kişi davaya bir taraf gibi katılamaz. Bilakis taraflardan birinin yanında ve O'nun yardımcısı olarak katılabilir. İşte bunu sağlayan müesseseye fer'i müdahale denir. İki kişi arasında belli bir şey veya hak üzerinde bir dava devam ederken, 3. bir kişi bu dava konusu olan şey veya hak üzerinde bir hak sahibi olduğunu iddia ederek aynı Mahkemede bir dava açarsa, bu da asli müdahaledir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 26/D maddesinde asli müdahillikten bahsedilmiş ise kadastro davalarında da fer'i müdahil olunabileceği kabul edilmektedir. Kadastro davalarında basit yargılama usulü uygulandığı için, davaya katılma istemi bir dilekçe ile olabileceği gibi Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 474. maddesi uyarınca tutanağa yazdırma suretiyle de olabilir. Harca tabi olanların her iki halde de harcı yatırması zaruridir. Müşahhas olayda Hazine'nin katılma iradesini ve bu iradenin nedenlerini ortaya koyan bir dilekçe olmadığı gibi, katılma arzusunun tutanağa yazdırılmasıda söz konusu değildir. Yasaya uygun bir katılma mevcut bulunmamaktadır. Mahkemenin re'sen aldığı ara. kararı gereğince Hazine'ye çıkarılan davetiye üzerine Hazine temsilcisinin duruşmalara gelmesi yasal gerekleri yerine getirmediği sürece O'na müdahil sıfatını ve dolayısıyla davada taraf olma imkanını vermez. Hal böyle olunca; yani olayda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'un 30/2. maddesinin uygulama imkanı bulunmadığına ve Hazine'de taraf sıfatını taşımadığına göre; uyuşmazlığın tesbit malikleri ile davacıya hasren çözümlenmesi gerekir. Mahkemece şartları oluşmadığı halde davada taraf olmayan Hazine yararına hüküm kurulması isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 29.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.