 |
T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
E: 2003/8961
K: 2003/8514
T: 2.10.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
- 3402 SAYILI KADASTRO KANUNUNUN 14. MADDESİNDEKİ ZİLYETLİKLE EDİNME (İKTİSAP) ŞARTLARININ ARAŞTIRILMASI
İçtihat Özeti: Eylemli durum açıkça bilirkişi ve tanık beyanlarını doğrulamakta ve güçlendirmektedir. Hal böyle olunca; davalıların miras bırakanı Seyfullah'ın ölüm tarihide araştırılarak mirasçılar arasında paylaşım yapılıp yapılmadığıüzerinde durulmalı; ayrıca miras bırakan ve mirasçıların bir çalışma alanı içinde. adlarına tesbit ve tescil edilen taşınmaz bulunup bulunmadığı tapu sicil, Kadastro ve Hukuk mahkemelerinden sorulmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde ongörülen zilyetlikle iktisap (edinme) şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmeli, oluştuğu takdirde kayıt miktarlarına ilaveten bu bölüm arazi davalılar adına tescil edilmelidir.
(743 s. MK. m. 611)
(4721 s. MK. m. 676)
(3402 s. Kadastra K. m. 14)
Taraflar arasında kadastra tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi istenilmekle; !emyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastra sırasında 195 parsel sayılı 277.600 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz T. Ewel 1289 tarih 1022 nolu kayıt, vergi kayıtları ve kazandırıcızamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı Ahmet ve arkadaşları adına tesbit edilmiştir. Itirazı Kadastra Komisyonunda reddedilen davacı Hazine, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğuna dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; çekişmeli parselin fen bi!irkişinin raporunda (A, B, C, D) harfleriyle gösterilen 25000 metrekarelik kısmının (F) ile gösterilen 4000 metrekarelik kısmının davalılar adına krokide (E) harfiyle gösterilen 248600 metrekarelik kısmın davacı adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine, davalı Ahmet ve Tacettin tarafından temyiz edilmiş, Hazine temyizden daha sonra vazgeçmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükmeyeterli değildir. Davacının dayandığı tapu ve vergi kayıtları değişebilir sınırlı olup, kayıt kapsamlarının miktarına göre belirlenmesi doğrudur. Ancak, tapu kaydı sınırında cebel, vergi kaydı sınırlarında ise sırt ve sulak gibi sınırlar bulunmaktadır. Bu tür taşınmazların zilyetlikle kazanılması mümkündür. Yerel biIirkişiler taşınmazın öncesinin tarım arazisi olduğu ve mer'a olmadığını bildirmişlerdir. Bilirkişilerin bu beyanı komşu 190, 188, 189 ve 198 parsellere uygulanan vergi kayıtları ile de doğrulanmaktadır. Taşınmazın kuzeyinde bulunan arazi ise mer'a olmayıp Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmasınedeniyle tesbit dışı bırakılmıştır. Eylemli durum açıkça bilirkişi ve tanık beyanlarını doğrulamakta ve güçlendirmektedir. Hal böyle olunca; davalıların miras bırakanı Seyfullah'ın ölüm tarihide araştırılarak mirasçılar arasında paylaşım yapılıp yapılmadığı üzerinde durularak miras bırakan ve mirasçıların çalışma alanı içinde adlarına tesbit ve tescil edilen taşınmaz bulunup bulunmadığı Tapu Sicil, Kadastro ve Hukuk Mahkemeleri Yazıışleri Müdürlüklerinden soruımalı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde öngörülen zilyetlikle iktisap şartlarının oluşup oluşmadığı değşrlendirilmeli, oluştuğu takdirde kayıt miktarlarına ilaveten bu bölüm arazi davalılar adına tescil edilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetsizdir. Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 2.10.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.