 |
T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
E: 2002/7741
K: 2002/7757
T: 27.6.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
- KADASTRO HAKİMİ GERÇEK HAKSAHİPLERİ ADINA TESCİLE KARAR VERİR
- ASKI İLAN SÜRESİNDE AÇILAN DAVALAR
- ASLİ MÜDAHİLLERİN DAVAYA KATILMASI
· İÇTİHAT ÖZETİ: Kadastkro tutanağının düzenlendiği tarihte Malıalli Hukuk Malikanelerinin görevi sona erer, davalar kadastro mahkemelerine aktarılır. Taşınmazların geometrik ve hııkuki durumunun belirlenmesi Kadastro Hakinie aittir. Kadastro linkimi gerçek haksahiplcri adına tescile karar verir. Bu nedenle tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olmaksızın her türlü delilleri toplar.
Dava konusu parselle ilgili olarak askı İhın süresi idinde acılan davaları çözer. Tesbitten önceki hakları dayanarak asli müdahil olarak davaya katılanların iddiaları ile ilgili uyuşmazlıkları da çözer.
Açıklanan nedenlerle tarafların iddia ve savunmaları ile ilgili tüm deliller toplanarak birlikle değerlendirilmeli, sonucuna göre hüküm kuııılriıası gerekir.
(3402 s. Kadastro K. m. 5,11,27,26/0,30/2)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 101 ada 545 parsel sayılı 643.006 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek malikhanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Davacı Hatice tarafından davalılar ibrahim ve arkadaşları aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesine açılan elatmanın önlenmesi davası davaya konu olan parsel hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro Mahkemesinde çekişmeli parse! tutanağı ile dava dosyası birleştirilerek yapılan yargılama sonunda; davanın husumet nedeniyle reddine, çekişmeli parselin kadarstro tutanağının bu dosya ile birlikte Çaycuma Kadastro Müdürlüğü'ne iade edilerek malikhanesinin doldurulup diğer işlemlerin Kadastro Müdürlüğü'nde tamamlanmasına karar verilmiş; hüküm, davacı ibrahim ve arkadaşları ile Itfaliye ve 59 arkadaşının vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 5 ve 27. maddeleri uyarınca mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan, kadastro ile ilgili taşınmaz mallarla ilgili olarak kadastro tutanağının düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevinin sona ereceği ve davaların Kadastro Mahkemesine aktarılacağı hükme bağlanmıştır. Kanun'un açık hükmü karşısında kadastro tutanağının düzenlendiği tarihten önce davaya konu olan taşınmazların geometrik ve hukuki durumunu belirleme yetki ve görevi kadastro hakimine aittir. Anılan Kanun'un 30/2. maddesi uyarınca kadastro hakimi gerçek hak sahipleri adına tescile karar vermekle yükümlüdür. Bu nedenle tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olmaksızın her türlü delili toplaması ve delilleri serbestçe değerlendirmesi gerekir. Çekişmeli taşınmazla ilgili dava 24.2.1992 tarihinde açılmış, davaya konu 101 ada 545 nolu parselle ilgili tutanak ise 24.10.1994 tarihinde düzenlenmiştir. Tutanağın düzenlendiği tarihte Asliye Hukuk Mahkemesinin görevi sona erdiğinden ve re'sen davanın Kadastro Mahkemesine aktarılması zorunlu bulunduğundan davacılar tarafından 24.9.1996 tarihinde davanın atiye bırakılmasının hukuksal bir sonucu bulunmamaktadır. Kadastro hakimi 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 11. maddesi uyarınca dava konusu parselle ilgili olarak askı ilan süresi içinde açılan davaları çözümlemekle yükümlü olduğu gibi, anılan Kanun'un 26/D maddesi uyarınca Kadastro Mahkemesine dava açıldıktan sonra tespitten önceki haklara dayanarak asli müdahil olarak davaya katılanların iddiaları ile ilgili uyuşmazlıkları da çözmek zorundadır.
Asliye Hukuk Mahkemesinden aktarılan davanın taraflarının sıfatlarının değişmediği kabul edilmeli ve diğer kişilerde asli müdahil olarak değerlendirilmelidir. Mahkemece tarafların sıfatı doğru olarak belirlenerek yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, husumet nedeniyle reddine karar verilmesinin yasal dayanağı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle tarafların iddia ve savunmaları ile ilgili tüm deliller toplanarak ve birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğundan hükmün bu nedenlerle BOZULMASINA, 27.6.2002 tarhinde oybirliğiyle karar verildi.