Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
E: 2002/4873
K: 2002/4337
T: 9.5.2002

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
· CEMAAT VAKIFLARI MÜLHAK VAKIFLARDIR
· BEYANNAMEDE GÖSTERİLEN TAŞINMAZLAR
VAKIF ADINA TESCİL EDİLİR
· VAKFIN VAKFİYESİ
· VAKIFLAR ZİLYETLİKLE MÜLK EDİNEMEZ
İÇTİHAT ÖZETİ: Vakfın Cemaat Vakfı olduğu bunlarında mülhak vakıf kategorisine girdiği ve tüzel kişilikleri bulunmaktadır. Cemaat vakıfları tarafından öngörülen sürelerde beyanname verilir. Süresinde verilen beyannameler vakfın vakfiyesi kabul edilir ve gösterilen taşınmaz malların ilgili vakıflar adına tescil olunur. Maddenin açıklığından beyannameye dahil edilmeyenler vakfiye kapsamında değerlendirilemez.
Tutanağın beyanlar hanesinde davacı vaki f tarafından beyanname verilmediği ve tutanağın beyanlar hanesi açık bırakıldığı vurgulanmıştır. Dava vergi kaydına dayanmışsa da, vergi kaydı beyanname olarak değerlendirilemez. Vergi kayıtlan zilyetlik belgesidir. Tapu kaydı gibi mülkiyeti belgeleyen güce sahip değildir.
Karşılıksız olarak başkalarına ait bir taşınmaz malı da vakfedemez. Hal böyle olunca vakıf tarafından açılan davanın reddine, taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekir.
(2762 s. VAK. m. 1,6,44)
(4721 s. MK. m. 101, 40, 48)
 
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 279 ada 112 parsel sayılı 43.74 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın bilirkişilerce davacıya ait olduğu bildirildiği, ancak süresinde beyanname verilmemesi nedeniyle malikhanesi açık bırakılarak sınırlandırılması yapılmıştır. Davacı Bozcaada K.... Teodoku Rum Ortadoks Kilisesi Vakfı, yasal süresi içinde 1936 tarihli vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne ve çekişmeli parselin davacı Kilise Vakfı adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davacı Vakıf yararına zilyetlikle mülk edinme şartlarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuş ise de; mahkemenin kabulü dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir.
Davacı Vakfın cemaat Vakfı olduğu anlaşılmaktadır. 2762 sayılı Kanunun 5404 sayılı Kanun ile değişik 1. maddesinde cemaat vakıflarının mülhak vakıf olduğu, 6. maddesinde ise mülhak vakıfların tüzel kişiliğinin bulunduğu belirtilmiştir. Bu nedenle vakfın tüzel kişiliğinin bulunmadığına ilişkin temyiz nedenleri yerinde değildir. 24.7.1923 tarihli Lozan Antlaşmasının 42/3. maddesinde öngörülen yükümlülük nedeniyle 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 44. maddesi yürürlüğe konmuştur. Anılan 44. maddede ayrıntılı şekilde yapılacak işlemler belirtilerek cemaat vakıfları tarafından öngörülen sürelerde beyanname verilmesi hükme bağlanmıştır. Süresinde verilen beyannameler vakfın Vakfiyesi olarak kabul edilmiş, beyannamelerde gösterilen taşınmaz malların ilgili vakıflar adına tescil olunacağı uygulaması kararlılık kazanmıştır. Maddenin açıklığı karşısında beyannameye dahil edilmeyen taşınmaz malların vakfiye kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
Tutanağın beyanlar hanesinde davacı vakıf tarafından beyanname verilmediği ve bu nedenle tutanağın malikhanesinin açık bırakıldığı vurgulanmıştır. Mahkemece de bu taşınmazla ilgili beyanname verilmediği kabul edilmektedir. Ancak mahkeme 1936 tarihli vergi kaydını beyanname olarak değerlendirmektedir. Beyanname tek taraflı irade beyanı ile oluşan yazılı bildirimdir. Usulüne uygun şekilde yasada öngörülen sürede beyanname verme yükümlülüğü davacı vakfa aittir. Vergi kayıtları ise mali amaçlı olarak Devlet tarafından yapılan tahrir işlemleri sonucu oluşan kayıtlardır. Her iki işlemin amacı, yöntemi, süresi, koşulları, işlevleri ve yasal dayanakları değişiktir. Vergi kaydı beyanname olarak değerlendirilemez. Beyanname verildiğini kanıtlamak yükümlülüğü davacı vakfa aittir. Dava konusu parselle ilgili olarak beyanname verildiği kanıtlanamamıştır. Bu itibarla Vakıflar Kanununun 44. maddesi uyarınca taşınmazın vakıf adına tescili mümkün değildir. Vergi kayıtları zilyetlik belgesidir. Vergi kaydı tapu kaydı gibi mülkiyeti gösteren ve belgeleyen bir güce sahip değildir. Tek başına vergi kaydı hiçbir değer ve anlam taşımaz.
Bu bağlamda vakıfların zilyetlikle taşınmaz mal edinip edinemeyeceklerinin tartışılması ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 101. maddesinde "Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleri ile oluşan mal topluluklarıdır." şeklinde tanımlamıştır. Vakıflar anılan Kanunun 48 ve 40. maddelerinde öngörülen hak ve fiil ehliyetine sahip tüzel kişiliği olan kuruluşlardır. Ancak tüzelkişiler, özel kişilerin yararlandıkları tüm haklardan yararlanamazlar. Tüzel kişilerin oluşumları, hedefleri ve amaçları kuruluşlarını sağlayan kurallar ile sınırlıdır. Tüzel kişiler bu kuralların dışına çıkamazlar. Kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz mal edinmede temel koşullardan biri ve en önemlisi "malik" sıfatıyla zilyetliktir. Zilyetlikle mal edinme başkasına ait bir taşınmazın belli bir süre içinde eylemli olarak ele geçirilmesi işlemidir. Zilyetlik, kazanmaya konu olan taşınmaz Devlete ait olabileceği gibi.kişilere de ait olabilir. Zilyetlikle kazanmada iyi niyette gerekli değildir. Vakıf yöneticileri vakfa özgülenen malları vakfeden kişi veya kişilerin arzuları doğrultusunda yönetmek zorundadırlar. Vakıf kurarak hayır işleyen kişi veya kişiler başkasının katkısını istemezler. Öte yandan başkasına ait bir mal ele geçirilerek hayır işlenemez. Yöneticilerin vakfa özgülenmeyen bir taşınmazı kullanmaları da bu nedenle "malik" sıfatıyla olamaz. Karşılıksız olarak başkasına ait bir taşınmaz malı vakfın edinmesi vakıf kurma arzu ve düşüncesi ile bağdaşamaz. Malik sıfatıyla zilyetlikten söz edilemeyeceğinden zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleştiği de kabul edilemez.
Açıklanan nedenlerle vakıfların zilyetlikle mal edinmeleri mümkün bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulunun 8.5.1974 gün, 2/820-505 sayılı kararda bu doğrultudadır.
Davacı cemaat vakfı dini ve hayri amaçlı vakıf olduğundan zilyetlikle mal edinemez. Hal böyle olunca; vakıf tarafından açılan davanın reddine ve taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğundan hükmün bu nedenlerle BOZULMASINA, 9.5.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini