 |
T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
Esas no: 2000/1
Karar no: 2000/1027
Tarih: 7.3.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KADASTRO DAVALARININ TESBİT
MALİKLERİNE KARŞI AÇILMASI
DAVANIN HUSUMET YÖNÜNDEN REDDİ
TESİS TAPU KAYITLARININ KAPSAMI
MİKTAR VE SINIRLAR ESAS ALINARAK
SAPTANMALI
ÖZET : 1- Kadastro tesbiti sırasında Hazine malik olduğuna göre açılan davanın husumet yönünden reddi gerekir.
2- Davalıların dayandığı tapu kayıtları değişebilir sınırlıdır. İzale-i Şuyu davaları ile tapu kayıtlarının miktarları artırılamaz. Tapu kayıtlarının miktarlarının düzeltilmesine ilişkin bir hüküm de yoktur. Ayrıca tapudaki miktarlar tapu idaresince de düzeltilemez. Bu itibarla davalıların dayandıkları tapu kayıtlarının kapsamları; ifraz kayıtlarına göre değil; tesis tapu kayıtlarındaki miktar ve sınırlar dikkate alınarak saptanmalıdır. Hal böyle olunca; tapu kayıtları açıklanan şekilde uygulanmalı, kayıtların taşınmazı içermemesi halinde, zilyedliğin başlangıç ve sürdürülüş biçimi olaylara dayanak olarak bilirkişi ve tanıklardan sorulmalı taşmnmazın zilyedlikle iktisaba elverişli olup olmadığı da belirlenmeli, ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
(3402 s. Kadastro K. m. 20, 21, 26)
(1086 s. HUMK. m. 38)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. Gereği görüşüldü;
Kadastro sırasında 2807 parsel sayılı 115525 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Mayıs 1325 tarih 71-80 nolu sicilden gelen ve 1968 yılında ifrazen oluşarak 22 parsel nosuyla haritaya bağlanmış olan 15.7.1975 tarih 2 nolu tapu kaydı nedeniyle müştereken davalılar adına tesbit edilmiştir. Davacılar, yasal süresi içinde satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Yargılama sırasında müdahiller de kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak davaya katılmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine ve çekişmeli parselin tesbit gibi davalılar adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar, müdahiller ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava konusu taşınmaz kadastro sırasında tapu kaydı nedeniyle davalılar adına tesbit edilmiş, davacılar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tesbit malikleri aleyhine dava açmışlardır. Davacı Osman taşınmazın miktarının az olduğunu belirterek ve Hazineyi hasım göstererek dava açmış, Mahkemece parselin tesbit sırasındaki miktarı değiştirilmeksizin karar verilmesine rağmen bu kararı temyiz etmemiştir. Kadastro davasının tesbit maliklerine karşı açılması zorunludur. Kadastro tesbitinde Hazine malik olmadığına göre Hazineye husumet yöneltilmesi isabetsizdir. 3402 sayılı K.K.nun 26.maddesi gereğince Hazine usulen davaya katılarak müdahil sıfatı Hazinenin, kendisini temyiz dilekçesinde davacı olarak nitelemiş olmasının da yasal dayanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle hazine aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
2- Davacılar ile müdahil davacıların temyiz itirazlarına gelince:
Mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli değildir. Davacılar ve müdahil davacılar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine, davalılar ise Mayıs 1325 tarih 71 ila 80 ve 136 ila 141 numaralı sicillerden intikal eden ve ifrazen oluşan 15.7.1975 tarih ve 2 nolu tapu kaydına dayanmışlardır. Davalıların dayandığı tapu kayıtlarının değişebilir sınırlı Olduğu açıktır. Davalıların dayandıkları tapu kayıtlarının toplam miktarı 1800 dönüm olduğu halde, izale-i şuyu davası sonucu kayıt miktarlarının toplamının 23.000 dönüme çıkarıldığı anlaşılmaktadır. İzale-i şuyu davaları ile tapu kayıtlarının miktarların,n artırılması mümkün değildir. İzale-i şuyu davalarında davacı ve dayalı sıfatından söz edilemez. Dayalı olarak gösterilen kişiler aynı zamanda davacı sıfatı taşırlar, davanın amacı taşınmazlardaki ortaklığın sona erdirilmesidir. Mahkemece verilen kararda ortaklığın giderilmesi ile ilgili olup, tapu kayıtlarının miktarlarının düzeltilmesine ilişkin bir hüküm içermemektedir. Mahkeme kararında arazi miktarının tapu kaydından fazla olduğunun belirtilmiş olması, tapu kayıtlarında düzeltme yapmak için yeterli bir neden olamaz. Bu itibarla Tapu İdaresince tapu kayıtlarındaki miktarların düzeltilmiş olması yasal dayanaktan yoksun bulunmaktadır. Bu itibarla davalıların dayandıkları tapu kayıtlarının kapsamlarının tesis tapu kayıtlarındaki miktar ve sınırlar dikkate alınarak saptanması zorunludur. Mahkemece tesis kayıtları uygulanmaksızın ifraz kayıtlarına değer verilerek kapsam belirlenmiş olması doğru bulunmamaktadır. Hal böyle olunca; tapu kayıtları açıklanan şekilde uygulanmalı, kayıtların taşınmazı kapsamaması halinde taşınmazın öncesinin ne olduğu, kime ait bulunduğu, kimden kime kaldığı, taşınmazın üzerindeki zilyetliğin başlangıç tarihi ve sürdürülüş biçimi konusunda yerel bilirkişiler ile taraflarca bildirilecek tanıklardan olaylara dayalı ayrıntılı ve gerekçeli bilgi alınmalı, taşınmazın zilyetlikle iktisaba elverişli olup olmadığı da belirlenerek ve tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması da doğru değildir.
Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 7.3.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.