 |
T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
E:1999/5347
K:1999/5505
T:30.12.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KADASTRO TESBİTİNDEN ÖNCE NOTER TARAFINDAN DÜZENLENEN SATIŞ VAADİ
SÖZLEŞMESİ
ELATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI
SUİ NİYET SAHİBİ ÜÇÜNCÜ ŞAHISLARA KARŞI TESCİLİN YOLSUZLUĞU İDDİA EDİLEBİLİR
ÖZET:Kadastro tesbitinden önce; "noter tarafından tesbit ve tevsik edilen muvafakat beyanı veya düzenlenen satış vaadi senedi teknisyen huzurunda yapılmış sayılar" 10 yıllık zilyedlik süresi aranmaz. Davalılar taşınmazları kayıt maliki B. Ö. den 1975 yılında noter satış vaadi senedi ile satın aldıkları daha sonra da; onunda yeğeni N. G. ye elatmanın önlenmesi davası devam ederken tapularla 1985 yılında sattığı; yeğeninin de davacıya 10 gün sonra kayden sattığı; iyi niyetli olmadıkları sabittir. Elatmanın önlenmesine ilişkin davalarda; noter satış vaadi sözleşmesi ile davalılar yararına oluşan kazanılmış hakkı ortadan kaldırmaz. Davacının da zilyed olan davalılar aleyhine 1 yıl sonra dava açması da iyiniyetli olmadığını gösterir.
O halde, davacı tarafından açılan davanın reddine; çekişmeli parsellerin her iki davalılar adlarına eşit paylı olarak tapuya tesciline karar verilmesi gerekir.
(743 s. MK. m. 932)
(3402 s. Kadastro K.m.13/B - son)
(3456 s. Noterİik K.m.60/3)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi istenilmekle temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. İnceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. Gereği görüşüldü:
Yargıtay bozma ilamında özetle: "Asliye Hukuk Mahkemesince kadastro mahkemesine aktarılan 1985/134 esas sayılı ferağa icbar davasına ilişkin görevsizlik kararının kesinleştirilmesinin sağlanması, ondan sonra işin esasına girilmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, çekişmeli parsellerin davacı Halit adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazların Bozan adına tapulu iken bu kişi tarafından Şereflikoçhisar Noterliğince düzenlenen 22.8.1975 tarih ve 5540 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle taşınmazların satımının Resul ve Hacı'ya vaadedildiği ve almayı taahhüt edenlerin edimlerini yerine getirmesi üzerine taşınmazların zilyetliklerinin Resul ve Hacı'ya devir ve teslim edildiği dosya içeriği ile sabittir. Mahkemenin kabulü de bu yöndedir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13/son maddesi "noter tarafından tesbit ve tevsik edilen muvafakat beyanı veya düzenlenen satış vaadi senedi teknisyen huzurunda yapılmış muvafakat sayılır" hükmünü taşımaktadır. Hükmün açıklığı karşısında noterlerce düzenleme şeklinde yapılan gayrimenkul satış vaadlerinde 10 yıllık zilyetlik süresinin olayda aranmasına gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle satmayı taahhüt eden bozan tarafından almayı taahhüt eden kişiler aleyhine 3.2.1984 ve 22.5.1984 tarihlerinde açılan elatmanın önlenmesine ilişkin davalar sözleşmeyi ortadan kaldıran ve geçersiz kılan nitelikte değildir. Sözleşme yasal nedenlerle feshedilmedikçe ortadan kaldırılamaz. Kayıt maliki Bozan'ın dava konusu taşınmazları 1.4.1985 tarih 2 ve 4 numaralı tapularla yeğeni olan Necati'ye elatmanın önlenmesine ilişkin davalar derdest iken kayden sattığı, bu kişinin de aldığı taşınmazı 10 gün sonra 11.4.1985 tarih, 7 ve 9 numaralı tapu kayıtlarıyla davacı Halit'e kayden sattığı belirlenmiştir. Kayden önceki malik bozan tarafından gerek yeğenine ve gerekse davacı Halit'e yapılan temlikler Kadastro Kanunu'nun 13/son maddesi gereğince davalılar yararına oluşan kazanılmış hakkı ortadan kaldıramaz. Dava konusu olayda davacının Medeni Kanun'un 931. maddesi gereğince iyi niyetli olup olmadığının tartışılması ve değerlendirilmesi zorunlu bulunmaktadır. Kayıt maliki Bozan'ın taşınmazları yeğeni olan Necati'ye satması ve bu kişinin aldığı taşınmazı 10 gün sonra elinden çıkarması Necati'nin Medeni Kanun'un 932. maddesi gereğince iyi niyetli olmadığının kesin kanıtını oluşturmaktadır. Tapu kayıtları alenidir. Köyde oturmayan ve öğretmen olan davacı eski tapu kayıtlarına dayanarak taşınmazı tapuda iktisap etmiştir. Bu kişi kendi bayii olan Necati'nin almış olduğu taşınmazı 10 gün sonra satıma konu etmesinin nedenini araştırmaması mümkün olmadığı gibi, aldığı tapu kaydının çekişmeli parsellerle ilgili olup olmadığını ve taşınmazlara kimlerin zilyet bulunduğunu köyde soruşturmaksızın alması da hayatın olağan akışına uygun değildir. Ayrıca, satın alan davacının zilyet olan davalılar aleyhine 1 yıl sonra dava açması da onun iyi niyetli olmadığını gösterir. Öte yandan, 22.8.1975 tarih ve 5542 yevmiye numaralı noter senedinde çekişmeli parsellerin değerleri 150.000 TL. olarak gösterilmiştir. Buna karşılık aradan 10 sene geçtikten sonra 1 .4.1985 tarihinde Necati'ye yapılan temlikte parsellerin değeri 150.000'er TL, 11.4.1985 tarihinde Halit'e yapılan satışta ise 180.000'er TL. gösterilmiştir. 10 yıllık süre zarfında gayrimenkul satış değerlerinde enflasyonun etkisiyle büyük artışlar olduğu hayatın gerçeğidir. Aradan 10 yıl geçtikten sonra gayrimenkullerin değerlerindeki düşüklük davacının önceki maliklerle elbirliği ve işbirliği içinde olduğunu açıkça kanıtlamaktadır. Medeni Kanun'un 932. maddesi gereğince davacının iyi niyetli olarak kabulü mümkün değildir. Mahkemece delillerin değerlendirilmesine yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamaktadır. Davacı tarafından açılan davanın reddine ve çekişmeli parsellerin davalılar Resul ve Hacı adlarına eşit paylı olarak tesciline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğundan, davalıların temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 30.12.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.