 |
T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
E:1999/3892
K: 1999/4854
T: 7.12.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
GENEL KADASTRO İLE OLUŞAN TAPU KAYDININ İPTALİ
DAVASI
SATIŞ VAADİ SENEDİ
FERAĞA İCBAR İLAMI
ÖZET:Taşınmaza ilişkin ilam kesinleşmekle davacı yararına tescilden önce mülkiyet hakkı doğar. Davacının şahsi hakkı aynı hakka dönüşür. Tapuda tescil işleminin yapılmaması ayni hakka dayanarak dava açma hakkına engel olmaz. Bu nedenle davacının dava açma sıfatı vardır.
Ayrıca davacının dayandığı tapu kaydının da kadastro sırasında revizyon görüp görmediği sorulmaz, komşu parsel kayıtları, vergi kayıtları getirtilmeli, davacı tarafından bildirilen dava dosyaları getirtilmeli; o davalardaki uygulamalar değerlendirilmeli; davacının tapu kayıtları uygulanmalı; açıklanmayan sınırlar yönünden taraflara tanıkla kanıtlama olanağı sağlanmalı; tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar verilmesi gerekir
(743s. MK. m. 633/1)
Taraflar arasında genel kadastro ile oluşan tapunun, tapu kaydına dayanarak açılan iptali davası sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu.
Gereği görüşüldü: Davacı tarafından Mayıs 1989 tarih 15 ve 17 nolu tapu kayıtları satış vaadi senedi ve ferağa icbar ilamına dayanılarak davalıya karşı tapu iptali ve tescil davası açılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm,davacı Nevzat Kaya tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı gayrimenkul satış vaadi senediyle taşınmazdan pay satın aldığını ve açtığı ferağa icbar davasının lehine sonuçlandığını ileri sürerek ve tapu kaydına dayanarak dava açmıştır. Davacı tarafından bildirilen ferağa icbar kararı incelenmiş Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesinin 9.7.1992 gün 1990/220 esas ve 1992/109 sayılı kararı ile satıma konu olan payların davacılar adına tescile karar verildiği ve kararın 13.9.1994 tarihinde kesinleştği saptanmıştır. Medeni Kanun'un 633/1. maddesi gereğince taşınmaza ilişkin 11am kesinleşmekle davacı yararına tescilden önce mülkiyet hakkı doğmuştur. Bir başka anlatımla, kesinleşen mahkeme kararı ile davacının şahsi hakkı ayni hakka dönüşmüştür. Kanunun açık hükmü karşısında tapuda tescil işleminin yapılmamış olması davacının ayni hakka dayanarak dava açma hakkına engel oluşturmaz. Bu nedenle davacının davada dava açma sıfatının bulunduğunun kabulü gerekir. Öte yandan, mahkemece davanın sıfat yokluğundan reddine karar verildiği halde, işin esası hakkında da hüküm oluşturulması isabetsiz olduğu gibi, yapılan araştırma, inceleme ve uygulamada hükme yeterli değildir. Davacı tapu kaydına dayanmıştır. Davacının dayandığı tapu kaydının kadastro sırasında revizyon görüp görmediği Tapu ve Kadastro Müdürlüklerinden sorulmamış, komşu parsellere ait tutanak suretleri ile dayanakları olan tapu ve vergi kayıtları oluştukları tarihten itibaren gittileri ile birlikte getirtilmemiş, mahalline uygulanmak suretiyle bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmemiştir. Ayrıca, davacı tarafından bildirilen Tunceli Asliye Hukuk Mahkemesinin 1963/88 esas 1963/97 karar sayılı dosyası ile 1977/257 esas sayılı dosyaları getirtilmemiş, o davalarda yapılan kayıt uygulamaları değerlendirilmemiştir. Davacının dayandığı tapu kaydı usulen yerel bilirkişi kurulu aracılığı ile uygulanmalı, bilirkişiler tarafından açıklanmayan sınırlar konusunda taraflara tanıkla kanıtlama olanağı sağlanmalı, tarafların bildirdiği ve bildireceği tüm deliler toplanarak ve birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması da isabetsizdir. Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 7.12.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.