 |
T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
E:1999/3109
K:1999/4143
T : 26.10.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KADASTRO TESBİTİNE İTİRAZ
İRSEN İNTİKAL VE KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI
ZİLYEDLİĞİ
TAPU KAYDININ ÇEKİŞMELİ TAŞINMAZI KAPSAMAMASI
(İçermemesi)
ÖZET : Davacılar irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımına dayanmışlar; davalılar ise tapu kaydına dayandıkları gibi; kaydın kuzey sınırı sabit sınır olarak obuz gösterilmiştir. Obuz sınırının güneyinde de değişik tapu kaydı nedeni ile davalılar adına tesbit ve tescil edilen başka taşınmazlar bulunmaktadır.
Davalılar adına tesbit ve tescil edilen taşınmaz miktarının kayıt miktarından çok fazla olduğu ve taşınmazı bir bütün olarak çevrelememektedir. Başka bir anlatımla; çekişmeli parseli kapsamamaktadır.
Diğer taraftan da; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde öngörülen zilyedlikle mülk edinme şartlarının davacı taraf yararına gerçekleştiğinden; taşınmazların davacı mirasçıları adlarına tesciline karar verilmesi gerekir.
(3402 s. Kadastro K.m. 14,20, 21)
(1086 s. HUMK. m. 7, 27, 428/2)
(7201 s. Tebligat K. m. 23/4)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. Gereği Görüşüldü:
Kadastro sırasında 667 parsel sayılı 3200 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Aziz adına tesbit edilmiştir. Kenan ve müştereklerinin itirazı üzerine Tapulama Komisyonunca nizalı parselin Abdi namıyla anılan mevki ile ilgili Ekim 324 tarih 110, 111, 130,131 nolu tapu kayıtları kapsamında kaldığı kabul edilerek Kenan ve müşterekleri adlarına tesciline karar verilmiştir. Davacılar, içsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine, davalı tapusunun nizalı parseli kapsamadığı iddiasına dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne ve çekişmeli parselin davacı Aziz mirasçıları adlarına tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Naim ve Ahmet tarafından temyiz edilmiştir.
Davalılar vekili tarafından Tapulama Komisyonu kararının kesinleştiği ve bu nedenle davaya bakmak görevinin kadastro Mahkemesi'ne ait bulunmadığı ileri sürülmüş bulunduğundan öncelikle görev hususunun incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekli görülmüştür. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesi gereğince mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her safhasında görev hususunun re'sen incelenmesi zorunludur. Tapulama Müdürlüğü tarafından Aziz'e çıkartılan tebligatın 22.9.1979 tarihinde tebliğ edildiği saptanmış ise de; tebligat belgesinde tebligatın mevzuu yazılı olmadığı gibi Tapulama Komisyonu kararının tarih ve numaraları da belirtilmemiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/4 maddesinde tebligat belgesinde tebligatın mevzuunun belirtilmesi zorunludur. Kanunda gösterilen bu şart ispat şartı olmayıp geçerlilik şartıdır. Bu nedenle, ilgilisine usulen tebligat yapıldığı sabit olmadığından Tapulama Komisyonu kararının kesinleştiğinden söz edilemez. Davacı tarafından açılan dava yasal süresinde açılmış olduğundan Kadastro Mahkemesince davaya bakılmasında isabetsizlik yoktur. Davalılar vekili tarafından usule ilişkin başka nedenler temyiz incelemesi sırasında ileri sürülmüştür. Bu nedenlerin yargılama sırasında dermeyan edilmediği anlaşılmıştır. Yargılama sırasında ileri sürülmeyen hususlar ile delillerin temyiz aşamasında ileri sürülmesi mümkün değildir. Öte yandan; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428/2 maddesi uyarınca sonuca etkili olmayan usul hataları bozma nedeni yapılamaz. Bu nedenle, davalılar vekili tarafından ileri sürülen usuli bozma nedenleri yerinde görülmemiştir. Davalılar tapu kaydına dayanmışlardır. Dayanılan tapu kaydında kuzey sınırı obuz olarak göstermektedir. Obuzun sabit sınır olduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Obuz dikkate alındığında, tapu kaydında sınır gösterilen yol ve nehir arasında bağlantı kurulduğu anlaşılmaktadır. Obuzun güneyinde değişik tapu kaydı nedeniyle davalılara ait başka taşınmazlarında tesbit ve tescil edildiği belirlenmiştir. Davalılar adına tesbit ve tescil edilen taşınmaz miktarlarının kayıt miktarlarından çok fazla olduğu ve taşınmazı bir bütün olarak çevrelemediği anlaşılmaktadır. Bir başka anlatımla davalılar tapusunun çekişmeli parseli kapsadığı kanıtlanamamıştır. Taşınmaza davacı tarafın zilyet olduğu dosya kapsamı ile sabiftir. Her ne kadar bu zilyetliğin fer'i nitelikte olduğu davalılar tarafından ileri sürülmüş ise de; bu iddia da dayanıksız kalmıştır. Dosya içeriği ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde öngörülen zilyetlikle mülk edinme şartlarının davacı taraf yararına gerçekleştiği sabit olmaktadır. Bu nedenle, taşınmazların davacı mirasçıları adlarına tescili isabetli bulunmaktadır. Davalıların yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün (ONANMASINA), Yargıtay duruşması için belirlenen 65.000.000 TL. avukatlık ücretinin davalıdan alınarak, kendisini duruşmada vekille temsil ettiren davacılara verilmesine, 26.10.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.