 |
T.C.
YARGITAY
Orıaltıncı Hukuk Dairesi
E: 1999/2444
K: 1999/2879
T: 14.9.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DEĞİŞEBİLİR SINIRLI TAPU KAYDI
KADASTRO HAKİMİNİN GÖREVİ TESBİT GÜNÜNDEKİ
HUKUKİ DURUMA GÖRE BELİRLENİR.
AYNI PARSELDE HEM TEFRİK HEM TESCİL KARARI
VEREMEME
ÖZET : Değişebilir sınırlı kayıtların kapsamının miktarına değer verilerek belirlenir.
Öte yandan kadastro hakiminin görevi taşınmazın tesbit günündeki geometrik ve hukuki durumunu belirler. Tesbitten sonraki değişiklikler ise kadastro mahkemesinin görevine girmez. Davaya katılan müdahiller ise tapu dışı satıma dayandıkları ve senetlerin tanzim tarihleri tesbit tarihinden sonra olduğuna göre davaya bakmak görevi de Genel Mahkemelere ait olduğundan müdahiller yönünden görevsizlik kararı verilebildiği gibi; aynı parsel hakkında da hem tefrik hem de tescil kararı verilemez.
(3402 s. Kadastro K. m. 20,21,40)
(1086 s. HUMK. m. 7,27)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. Gereği görüşüldü:
Yargıtay bozma ilamında özetle; "Haritasında F harfi ile gösterilen bölüm yönünden davacılardan zilyetlik delilleri istenerek usulen zilyetlik araştırma ve incelemesi yapılması, ayrıca bu kısım yönünden davacı ve tesbit malikleri yararına 766 sayılı Tapulama Kanununun 37 ve 40. maddeleri hükümlerinin uygulanması" gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, taşınmazın bir kısım bölümleri hakkındaki davaların tefrikine karar verilmiş; hüküm, müdahillerden Sadi, Necati, Mehmet, Muhteşem, Mustafa ve dayalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere ve kararda yazılı gerektirici nedenlere göre sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, davacı tarafın dayandığı tapu kayıtları ile 872 tahrir numaralı vergi kaydı değişebilir sınırlıdır. Değişebilir sınırlı kayıtların kapsamının miktarına değer verilerek belirlenmesi zorunludur. Davacı tarafın dayandığı iki tapu kaydının toplam miktarı 142.449 metrekare, vergi kaydının miktarı ise 150.000 metrekaredir. Tapu kayıtları ve vergi kaydının dava konusu parselle birlikte 1 sayılı parsele revizyon gördüğü anlaşılmaktadır. Dava dışı olan ve kesinleşen, kayıtların revizyon gördüğü 1 sayılı parselin miktarı ise 75.400 metrekaredir. Tapu ve vergi kayıtları nedeniyle davacı tarafın iktisab edebileceği arazi miktarı vergi kaydı miktarı fazla olduğundan ona itibar edilmesi gerektiği nedeniyle 150.000 metrekaredir. Kadastro tesbit tarihine göre zilyetlikle iktisap olunabilecek miktar ise 100.000 metrekaredir. Bu durumda tapu kaydı, vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle iktisab olunabilecek azami miktar 250.000 metrekaredir. Kayıt kapsamına giren bir kısım arazinin yol nedeniyle kamulaştırıldığı anlaşılmaktadır. Kamulaştırılan alanın da zilyetlikle kazanılabilecek alandan düşülmesi gerekmektedir. Hükmüne uyulan bozma kararında Hazine tarafından temyiz edilmemesi nedeniyle 6.4.1985 tarihli keşif uyarınca düzenlenen krokide B harfi ile gösterilen 91.900 metrekare miktarındaki bölümün kesinleştiği belirlenmiştir. Bu nedenle kayıt kapsamı saptanırken bu yön de dikkate alınarak taşınmazın sözü edilen krokide F harfi ile gösterilen bölümünden eksikliğin tamamlanması suretiyle ifrazen hüküm kurulması zorunlu bulunmaktadır. Hal böyle olunca; kayıt kapsamı ile zilyetlikle iktisap edilebilecek alan belirlenerek kayıt malikleri adına, taşınmazın geri kalan bölümünün ise Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Öte yandan, Kadastro Hakiminin görevi dava konusu taşınmazın tesbit günündeki geometrik ve hukuki durumunu belirlemektir. Taşınmazın tesbitten sonraki doğacak geometrik ve hukuki değişiklikler Kadastro Mahkemesinin görevine girmemektedir. Kadastro Hakimi tarafından kayıt kapsamı belirlenirken tesbitten sonra yapılan tapu dışı ifraz durumlarının dikkate alınması isabetsizdir. Ayrıca, davaya katılan tüm kişilerin tesbitten sonra harici senetle satın almak suretiyle müdahale isteminde bulundukları anlaşılmaktadır. 3402 sayılı Tapulama Kanununun 40. maddesi uyarınca ancak tapu ile satın alma durumunda müdahillerin istemlerinin Kadastro Mahkemesinde değerlendirilmesi mümkündür. Davaya müdahil olarak katılan kişiler tapu dışı satıma dayanmışlardır. Dayandıkları senetlerin tanzim tarihleri tesbit tarihinden sonra olduğuna göre davaya bakmak görevi genel mahkemelere ait bulunmaktadır. Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup, Hakimin bu yönü resen gözetmesi gerekir. Müdahillerin istemleri yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, aynı parsel hakkında hem tefrik, hem tescil kararı verilmesi de doğru değildir. Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), Yargıtay duruşması için belirlenen 20.000.000 TL. vekalet ücretinin aleyhlerine temyiz edilen taraftan alınarak, duruşmada kendilerini vekille temsil ettiren davalı Hazine ile Müdahil Necati ve arkadaşlarına verilmesine, 14.9.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.