 |
T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
E. 1996/5226
K. 1996/4995
T. 4.11.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
MÜŞTEREK HİSSEDE ZİLYETLİK
TAPU UYGULAMASI
ASGARİ ÜÇ SINIRIN UYMASI
KARAR ÖZETİ: Bir tapu kaydının o taşınmaza ait olduğunu kabullenebilmek için, asgari üç sınırının belirgin bulunması, bu konudaki bilirkişi ve tanık beyanlarının açık ve kesin olması ayrıca, getirtilen komşu parsel tutanak ve kayıtları ile de doğrulanması gerekir.
Kadastro Kanunu uygulamasında, şayi payın zilyetlikle kazanılması mümkün olduğundan, taşınmazın öncesinin kime ait olduğunu, kimden kaldığı, zilyetliğin başlangıç ve sürdürülüş biçimi araştırılmalı, diğer pay tapularının hukuki kıymetini kaybedip kaybetmediği ve arsa taşınmazın bulunduğu yerdeki özel kanunlara göre iktisap olanakları da tartışılmalıdır.
(3402 s. Kadastro K. m. 5,13,14,15/2,20/6)
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 246 ada 1, 247 ada 12 parsel sayılı 5481,47 ve 6361,58 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduğu nedeniyle malikaneleri açık bırakılmak suretiyle tesbit edilmiştir. Emin'in Asliye Hukuk Mahkemesinde Hazine ve Belediye aleyhine açtığı tescil davası görevsizlikle Kadastro Mahkemesine devredilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın reddine, taşınmazların 4.12.1949 tarih 1,18.10.1989 tarih 1 sayılı tapu kaydı malikleri adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Emin tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hükme yeterli değildir. Bir kaydın o taşınmaza ait olduğunun kabul edilebilmesi için asgari üç sınırın belirgin olması gerekir. Bilirkişi ve tanıkların sınırlar konusundaki beyanları açık ve kesin değildir. Dava konusu parselleri çevreleyen komşu parsellere ait tutanak suretleri ve kaynakları getirtilmek suretiyle bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmemiştir. Öte yandan, tapu kaydının uyduğu sabit olsa bile 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15/2. maddesi gereğince şayi payın zilyetlikle kazanılması mümkündür. Mahkemece bu yön üzerinde durulmamış, taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin başlangıç ve sürdürülüş biçimi hakkında bilirkişi ve tanıklardan bilgi alınmamış, diğer pay tapularının hukuki değerini yitirip yitirmediği üzerinde durulmamıştır. Ayrıca 3303 sayılı Kanun hükümleri gözönünde tutulmamış ve değerlendirilmemiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetsizdir. Kabule göre de; kadastro hakimi itirazlı parseller hakkında sicil oluşturmakla yükümlüdür: Adlarına tescil kararı verilen kişilerin açık kimlikleri ile pay oranlarının gösterilerek tescile karar verilmesi gerekirken, mahkeme kararının eki niteliğinde olmayan tapu kaydına atıf yapılarak infazda tereddütlere neden olacak biçimde hüküm kurulması da doğru değildir. Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 4.11.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.