Taraflar arasındaki kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtayca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. İnceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:

 

Kadastro sırasında 303 parsel sayılı 16800 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz; tapu kaydı ve taksim, satın alım ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Yusuf adına tesbit edilmiştir. İtirazı kadastro komisyonunda reddedilen davacı Kazım, taşınmazın 18.9.1962 tarihli senetle babası ve amcaları tarafından satın alındığına ve eşit paylı olarak Mustafa, Mehmet ve Mürsel adına tescili gerektiğine dayanarak dava açmıştır. Yargılama sırasında Mustafa, Mürsel ve Mehmet, satın alıma dayanarak davaya katılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda çekişmeli parselin müdahil davacılar Mustafa, Mehmet ve Mürsel adına 1/3'er pay olarak tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı mirasçısı İkbal tarafından temyiz edilmiştir.

 

Mahkemece, alınan borç karşılığı taşınmazın devrini içeren 1.10.1963 tarihli senedin rehin senedi olduğu ve Medeni Kanunun 788. maddesi gereğince geçersiz bulunduğu, bu senetten evvel aynı yerin 18.9.1962 tarihli senetle Ümmühan tarafından davacılara satıldığı bundan sonra davalıya 20.10.1963 tarihli senetle de satılmışsa da, önceki satışa değer verileceğinden söz edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. 1.10.1963 tarihli senet rehin senedi olup, ihtiva ettiği şart nedeni ile Medeni Kanunun 788. maddesi gereğince geçersiz kabul edilmesinde isabetsizlik yoktur. Ancak, tapusu olmayan bu yer 18.9.1962 tarihli senetle davacılara satılmışsa da zilyetlik devredilmediğinden satışa değer verilemez. Aynı yerin sahibi Ümmühan tarafından 20.10.1963 tarihli senetle davalı Yusuf'a satıldığı ve zilyetliğini devrettiği belirlenmiştir. Ayrıca yerin eylemli olarak davalı Yusuf'un zilyedine geçtiği ve bu yerde tasarruf ettiği bilirkişi ve tanıklarca da beyan edilmiştir. 20.10.1963 tarihli satış senedinden sonra davalı Yusuf zilyet olduğuna göre satışa değer verilmesi zorunludur. Mahkemece bu yön dikkate alınarak davanın reddine, tesbit gibi tescile karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğundan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 17.10.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

Diğer Bölümlerimiz +
Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini

Yargıtay Kararları 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 1999 1998 1997 1996 1995 1994 1993 1992 1991 1990 1989 1988 1987 1986 1985 1984 1983 1982 1981 1980 1979 1978 1977 1976 1975 1974 1973 1927-1972