 |
T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
E. 1996/1702
K. 1996/1805
T. 15.4.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KADASTRO TESBİTİ
MUHDESAT
KARAR ÖZETİ : 3402 sayılı Kadastro Kanununun 30/2. maddesinde, ancak üçüncü halin varlığı halinde hakim, gerçek hak sahipleri adlarına hüküm kurabilir. Dava konusu olayda, bunlardan hiçbirisi bulunmadığından, taşınmaz harman yeri olarak sınırlandırılamaz.
O halde; davanın reddine, taşınmazın Hazine adına tesciline, üzerindeki muhdesatın da davacıya ait olduğunun kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmesi gerekir.
(3402 s. Kadastro K. m. 19/2, 30/2)
Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 1 parsel sayılı 1400 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz; 1km, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Mehmet adına tesbit edilmişken, daha sonra komşu 646 nolu parsele uygulanan vergi kaydının taşınmaz yönünü harmanyeri okuduğundan bahisle Hazine adına tesbit edilmiş ve beyanlar hanesine binanın Mehmet'e ait olduğu notu yazılmıştır. Davacı Mehmet, yasal süresi içinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın reddine ve çekişmeli parselin harmanyeri olarak sınırlandırılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere ve zilyetlikle iktisap şartlarının oluşmadığına göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, kadastro tesbitine karşı tesbit maliki Hazine ve Köy Tüzel Kişiliği tarafından dava açılmadığı halde, davacı aleyhine, hüküm oluşturulmuştur. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 30/2. maddesinde, ancak üç halin varlığı halinde hakim, gerçek hak sahipleri adlarına hüküm kurabilir. Dava konusu olayda, kanunda belirtilen bu üç halden hiçbiri bulunmamaktadır. Öte yandan, dava açan kişinin durumunun ağırlaştırılmaması ve temyiz halinde aleyhte bozma yapılmaması hukukun temel kurallarındandır. Kişinin açtığı dava sonucu durumunun ağırlaştırılması, bir başka anlatımla dava açması nedeniyle kendisinin cezalandırılması mümkün değildir. Kadastro tesbiti sırasında muhtesatın davacıya ait olduğu belirtilmiştir. Taşınmazın harmanyeri olarak sınırlandırılması durumunda muhdesatın gösterilmesi mümkün olmayacak ve bu suretle davacının aleyhine hüküm oluşturulmuş olacaktır. Hal böyle olunca; davanın reddine, taşınmazın tesbit gibi Hazine adına tesciline ve taşınmaz üzerindeki muhdesatın davacıya ait olduğunun kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Davacının temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 15.4.1996 gününde oybirliği ile karar verildi.