 |
T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
E. 1990/12819
K. 1991/10931
T. 15.7.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖZET : Maddi anlamda kesin hükmün taraflar yönünden bağlayıcılığı tartışmasızdır. Ancak, maddi anlamda kesinhükmün varlığını kabul edebilmek için, hükmün şekil anlamda kesinleşmesi gerekir.
(1086 s. HUMK. m. 237)
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Tapulama sırasında 112 ada 119 parsel sayılı 1882, 50 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduğundan söz edilerek malikanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Asliye Hukuk Mahkemesinde davacılar vekili tarafından davalı aleyhine açılmış olan dava tapulama mahkemesine devir edilmiştir. Mahkemece, davanın reddine, çekişmeli 119 sayılı parselin davalı Ali adına tesciline karar verimiş, hüküm; davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece taraflar arasında kesin hüküm bulunduğu kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Maddi anlamda kesin hüküm ve sonuçları Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 237. maddesinde düzenlenmiştir. Maddi anlamda kesin hükmün taraflar yönünden bağlayıcılığı tartışmasızdır. Ancak, maddi anlamda kesin hükmün varlığını kabul edebilmek için, hükmün şekli anlamda kesinleşmesi gerekir. Şekli anlamda kesinlik, maddi anlamda kesinliğin ön ve temel şartını oluşturur. Bu şart oluşmadıkça, maddi anlamda kesin hükmün varlığından söz edilemez. Mahkeme kararın gerekçe bölümünde, maddi anlamda kesin hükme dayandığına göre kararın şekil olarak da kesinleşip kesinleşmediğinin incelemekle yükümlüdür. Hükme dayanak yapılan kesin hüküm Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilmiştir. Asliye Hukuk Mahkemeleri yazılı usule tabi olup, kararların ilgililerce Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümlerine göre usulen tebliğ olunması gerekir. Temyiz süresi ilamın usulen taraflardan her birine tebliği ile başlar (HUMK. 437/2). 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10 ve müteakip maddeleriyle Tebligat Tüzüğünün 13 ve müteakip maddelerinde tebligatla ilgili esaslar düzenlenmiştir. Mahkemece kesinleştiği kabul edilen Asliye Hukuk Mahkemesi kararı, davaIılardan Hazine ve Belediye hariç olmak üzere, tümüne (vasıtası Yaşar aracılığı ile yapılmıştır. Bu kişi ile davalılar arasında iş ve hizmet ilişkisi bulunmadığı dosya kapsamından açıkça anlaşılmaktadır. Bu nedenle Asliye Hukuk Mahkemesi kararı, davacılara tebliğ olunmamıştır. Tebliğ olunmayan bir kararın hukuki sonucu da olamaz. Bu itibarla; Asliye Hukuk Mahkemesi kararı şekli anlamda kesinleşmemiştir. İlgili hakimin kesinleştirme şerhi vermiş olması, bu hukuki olguyu değiştirmez. Kadastro hakimi kararın usulüne uygun olarak kesinleştirilip kesinleştirilmediğini de incelemekle yükümlüdür. Dosya kapsamına göre şekli anlamda kesinleşen bir hükmün varlığının kabulü mümkün değildir. Hal böyle olunca, Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı Hazine ve Belediye hariç diğer davalılara usulen tebliğ edilmeli, temyiz edildiği takdirde ilgili merciine gönderilerek sonucu beklenmeli, karar kesinleştiği takdirde kesin hüküm gözönünde tutularak, bozulması halinde tarafların tüm delilleri toplanarak ve birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğundan davacıların temyiz itirazlarının bu nedenle kabulüyle hükmün (BOZULMASINA), 15.7.1991 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ
766 saydı Tapulama Kanununun 50 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 27. maddesine göre; mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında, o taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona erer ve davalara ait dosyalar kadastro mahkemesine resen devrolunur. Kadastro hakimi (şayet kesinleştirilmemişse) mahkemesi ile ilgili bu görevsizlik kararını 3402sayılı Kadastro Kanununun 27. maddesi gereğince ilgililere tebliğ edip kesinleştirmekle yükümlüdür. Bu karar kesinleştirilip askı ilanı yapılmadan duruşmaya başlanamaz. Dairemiz çoğunluğu tarafından kadastro hakimince ilgililerine tebliği istenen Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.3.1979 tarih, 976/259 esas, 979/73 sayılı kararı görülmekte olan bir dava ile ilgili olmadığı gibi kadastro mahkemesine devredilmiş bir dava da değildir. Asliye Hukuk Mahkemelerinden verilmiş kadastro ileilgili olmayan kararların tebliğ ve kesinleştirilmesi mahkemesine ait olup, anılankararda mahkemesi tarafından kararın yanlarına tebliğ edilip kesinleştirilmiş, kesinleşen bu ilama dayanılarak davalı adına tapu oluşturulmuştur. Asliye HukukMahkemesinin tarafı olan davacılar, ilamın kendilerine tebliğ edilmediğini yargılamanın hiç bir safhasında ileri sürmemişlerdir. Şayet ilgililer böyle bir iddiada bulunurlarsa, bu iddianın değerlendirme mercii kararı veren Asliye Hukuk Mahkemesi,denetleme yeri ise Yargıtay'ın ilgili Hukuk Dairesidir. Mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. Kadastro Mahkemesine yukarıda belirtmeye çalıştığım ayrık haldışında, Asliye Hukuk Mahkemesi kararlarının kesinleşip kesinleşmediğini tartışma, kesinleşmediği sonucuna vardığı takdirde kararı ilgililere tebliğ etme görevi verilmemiştir. Kanunun vermediği görevi, kadastro mahkemesinin yerine getirmesini istemek isabetli değildir. Bu nedenlerle çoğunluğun "BOZMA" yönündeki görüşlerine katılmıyor, yerel mahkeme kararının o n a n m a s ı gerektiğini düşünüyorum.
HüseyinSEYREK
MuhalifÜye