Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
16. Hukuk Dairesi
E:1989/4849
K:1990/4192
T:29.03.1990

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
* KADASTRO TESBİTİ
* MÜLHAK VAKIFLAR
* ZİLYEDLİK
ÖZET:Cemaatlerce idare edilen vakıflar 3513 sayılı Kanunun 1. maddesine  göre mülhak vakıflar arasına alınmıştır. Mülhak vakıflar da, belirli  şartların  varlığı  halinde  zilyetlikle  mal  iktisap edebilen tüzel kişilerdendir.
(2762 s. Vakıflar K. m. 1)
(2762 s. Vakıflar K. m. 1 (3513 s. K. la Dğş.))
 
Taraflar  arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekte;  temyiz  isteğinin  süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro  sırasında;  124  ada,  1  parsel  sayılı, 8810 metrekare; 2 parsel sayılı, 2645 ve 3  parsel sayılı, 8190 metrekare yüzölçümündeki taşınmazların malikhaneleri açık bırakılmak suretiyle  tesbiti  yapılmıştır.  Davacı  taşınmazların açık  bırakılan  malikhanelerinin  Hazine olarak  doldurulması  talebiyle  dava  açmıştır.  Mahkemece; davanın reddine, taşınmazların davalı  vakıf  adına  tesciline  karar  verilmiş;  hüküm,  davacı  Hazine  vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli parsellerin  öncesinin  tapusuz  olduğu,  bu  taşınmazlar  için  üçüncü  kişiler adına temessük kaydı bulunduğu ve temessük kayıtlarının dava konusu taşınmazları kapsadığı mahkemece  toplanan  ve  doğru olarak değerlendirilen delillerle saptanmıştır. Davaya konu olan parseller tapuda kayıtlı  olmadığı  için  olayda  10  Haziran  1930  tarihli  Ankara Anlaşması  uyarınca  kurulan  Muhtelif  Mübadele  Komisyonunun  7.6.1934 gün ve 107 sayılı Kararına  göre  uyuşmazlığı  çözümü  mümkün  bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın özü, cemaat vakıflarının  zilyetlikle  mal  iktisabının  mümkün  olup  olmadığına  ilişkindir.  Davalı  tarafın dayanağını oluşturan temessük kayıtları mülkiyet belgesi olmayıp, zilyetlikle birleştiğinde  hukuki  sonuç  doğuran bir belgedir. Bu nedenle münhasıran temessük kaydına dayanarak  sonucuna varılması  mümkün  değildir.  Vakıflar  tüzel  kişiliği  haiz kuruluşlardır. Hukukumuzda tüzel  kişilerin  zilyetlikle  mal  iktisabı  sınırlı  olarak  kabul  edilmiştir.  Köy ve belediyelerin zilyetlikle mal iktisab edebileceği kabul edildiği halde, bunlar dışındaki tüzel kişilerin  zilyetlikle  mal  iktisab  edebilmesi  için  bazı  şartların  varlığı gerekmektedir.  Dava  konusu  olayda  davalının  cemaat vakfı olduğu anlaşılmaktadır. 2762 sayılı  Vakıflar  Kanununun 1. maddesini değiştiren 3513 sayılı Kanunun 1. maddesine göre, cemaatlerce  idare  olunan  vakıflar  mülhak vakıflar arasına alınmış bulunmaktadır. Mülhak vakıflar da; belirli şartların varlığı halinde zilyetlikli  mal  iktisab  edebilen  tüzel kişilerdendir.  Bu  tür  tüzel  kişilerin  zilyetlikle  mal  iktisab  edebilmesi  için  mülhak  vakıf haline gelerek tüzel kişilik kazanması,  vakıfnamenin  zilyetlikle  mal  iktisabına  imkan vermesi  ve  iktisaba  konu  olan  malın  vakfın kuruluş amacına uygun olarak kullanılması gerekir.  Mahkemece  bu  yönde yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan hüküm kurulmuştur. Hal böyle olunca;  davalı  vakfın  kuruluş  tarihi,  cemaat  vakfı  haline  dönüşerek  tüzel kişiliği kazanma  tarihi  araştırılmalı,  vakıfnamede  vakfın  kazandırıcı  zamanaşımı  ile  mal iktisap  edip  edemeyeceğine  dair  hüküm  bulunup  bulunmadığı soruşturulmalı, taşınmazın öncesinin  kime  ait  bulunduğu, vakfa ne şekilde intikal ettiği, taşınmazın bağışlamaya konu olup  olmadığı  ve  vakfın  vakıfnamesinde  bağış  kabul  etmeye  yetkili  kılınıp  kılınmadığı belirlenmeli, çekişmeli parsellerin vakfa bağışlandığı sabit olmadığı  takdirde  hayır kurumu  niteliğinde  olan  bir  vakfın  başkasına  ait  bir malı malik sıfatıyla kullanamayacağı düşünülmeli,  vakfın  tüzel  kişi  haline  geldiği  tarihte  hukuki muamele ehliyetini kazanacağı gözönünde  tutularak  o  tarihden önceki kullanma iktisab sağlamayacağından tüzel kişiliğin oluştuğu  tarih  ile  tesbit tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde öngörülen  20  yıllık  sürenin  geçip  geçmediği  tesbit  olunmalı,  tüm deliller toplanarak ve birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar  verilmelidir. Eksik  inceleme  ile  yazılı şekilde  hüküm  kurulması isabetsiz olduğundan, davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 29.3.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
 
 
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini