 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 2003/1513
K: 2003/2093
T: 21.04.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
KARAR
Davada yanlar arasındaki 11.10.1991 günlü sözleşmenin feshi, hak kazanılan süre uzatımı nedeniyle fiyat farkı alacağı ve diğer menfi zararların toplamı istenmiştir.
Davacının yapımını yüklendiği inşaat Çankırı Ilgaz dağında bulunmaktadır. İdarenin yükleniciye gönderdiği 2.7.1998 günlü yazıda inşaat sebebiyle idare ve Orman Bakanlığı arasında ihtilaf bulunduğu, inşaata bu nedenle başlanamayacağı bildirilmiştir. Yüklenici de dava dilekçesinin "olaylar" bölümünde inşaatın sit alanında kaldığından söz etmektedir. Mahkemece bu yön üzerinde durulmadığından sözleşme konusunun borç ilişkisinin kurulduğu tarihte objektif yönden imkansız olup olmadığı veya sonradan ortaya çıkan bir nedenle imkansız hale gelip gelmediği anlaşılamamaktadır. Zira, inşaatın yapılacağı yer orman alanında ve davalı idareye inşaat yapımı için tahsis olanağı bulunmamakta ise sözleşme kurulduğundan itibaren sonuç doğurmayacaktır. Bu hususun mahkemece doğrudan doğruya gözetilmesi gerekir. O halde, öncelikle değinilen bu yöne ilişkin taraf delilleri istenip toplanarak sözleşme konusunun yerine getirilip getirilemeyeceği, ifa imkanı bulunup bulunmadığı sözleşmenin butlanla malul olup olmadığı (BK. madde 20) yönü araştırılmalı, böyle bir durum saptanırsa sözleşme taraflar için hüküm ifade etmeyeceğinden ancak tarafların nedensiz zenginleşme kuralları içinde birbirlerine verdikleri şeyleri geri alabilecekleri düşünülerek parasal değerlendirme bu şekilde yapılmalıdır.
Yapılacak araştırma ve inceleme sonucu imkansızlığın borç ilişkisinin kurulmasından sonra meydana geldiği saptanırsa, borçlunun kusuru olmaksızın ifa olanağı yoksa uyuşmazlığa BK. nun 111. maddesi, borgi borçlunun kusuru ile sonradan imkansız hale gelmişse de BK. nun 96. maddesinin uygular:ması gerekeceğinden değerlendirme bunların sonucuna göre yapılmalıdır. Ancak, sonuç ne olursa olsun sözleşmesinde aksine bir hüküm olmadığından davacı alacağı bulunurken alacak kalemlerine karne katsayısı uygulama olanağı bulunmadığı gözden kaçırılmamalıdır. Tüm bu araştırmalar sonucunda ifa imkansızlığı olmadığı sonucuna ulaşılırsa işin idarece hangi nedenlerle durdurulduğu üzerinde durularak bu durdurmanın yanlar arasındaki sözleşmenin 37. maddesince idareye tasfiye hakkı tanınıp tanınmadığı değerlendirilmeli, idare sözleşmedi işin tasfiyesi yetkisini kullanmışsa davacının tüm talepleri anılan bu madde içinde değerlendirilerek varsa alacağı ona göre hesaplattırılmalıdır. Bu durumda da alacağa karne katsayısı uygulama olanağının bulunmadığı da unutulmamalıdır.
Mahkemece, yukarıdan beri yapılan açıklamalar ve taraflar arasındaki sözleşme hükümleri bir yana bırakılarak, Dairemizin yerleşik uygulamasına da aykırı şekilde hesaplama yapan bilirkişiler raporuna bağlı kalınıp davanın yazılı şekilde kabulü yanlış olduğundan karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükrnün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 275.000.000 TL. duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 21.4.2003 gününde' oybirliğiyle karar verildi.