 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E:1999/3252
K:1999/3475
T : 5.10.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TASARRUFUN İPTALİ
İYİ NİYET
FİİLİ KARİNELER
ÖZET:Ödeme gücünü yitiren borçlunun iyiniyetli kimseden ya da basiretli tacirden beklenilmeyecek tasarruflarla mevcudunu eksiltmesi, üçüncü kişinin de bu durumu bilmesi veya bilmesi gerektiği hallerde tasarrufun iptali gerekir.
"Bilmesi gerektiği" hususu, olayların normal akışına bakılarak mevcut fiili karinelere göre mahkemece takdir ve tayin edilir.
(2004 s. DİK. m. 277, 278, 280)
Mahalli mahkemesinden verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
Davalı borçlunun, takibe konu edilen alacağın tahsilini önlemek için diğer alacaklıların bir kısmıyla anlaşıp, haczi mümkün tek taşınmazından ibaret iş yerine davalılardan Nurettin'e sattığı, borçlunun boşanmış eşi olan davalı Muzaffer'in de satış bedelinden 5 milyar 600 milyon para aldığı tapuda 1 milyar gösterilen satış bedelinin aslında 11 milyar olduğu, borçlunun böyle bir tasarrufunun iyiniyetle bağdaşmadığı, diğer davalıların da bunu bilebilecek durumda oldukları ileri sürülerek İlk. nun 277 ve ardından gelen maddelerince tasarrufun iptali dava edilmiştir.
Davalılardan Nurettin vekilince, taşınmazın, satışa takaddüm eden günlerde icra müdürlüğünce yapılan değer tespitine göre düşük fiyatla alınmadığı, tapuda gösterilen değer dışında bedel ödendiğinin davacı yanca da kabul edildiği, İlk. flUfl 280. maddesinin olayda uygulanmasını gerektiren koşullar bulunmadığından... bahisle davanın reddi istenilmiş, diğer davalı yokluğunda yapılan yargılama sonucu davanın reddine dair verilen karar davacı yanca. temyiz edilmiştir.
1-İptali istenen tasarrufta taraf olmayan davalı Muzaffer'e husumet yöneltilemeyeceğinden, hakkında davanın reddine dair karar, sonucu itibariyle isabetli olmakla aşağıdaki bende konu edilen ve diğer davalıya ait bozma nedeni dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava İİK. nun 277 ve ardından gelen maddelerince açılmış iptal davasıdır. Bu davalarda amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarruflarının geçersiz ya da "iyiniyet kuralına aykırılık' nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini temindir. Bunun için yasa koyucu 278. maddede mutlak batıl olan tasarrufları saymış, ancak sayılan bu hallerle yetinmemiş, 280. maddede ödeme gücünü yitiren borçlunun iyiniyetli kimseden ya da basiretli bir tacirden beklenilmeyecek tasarruflarla mevcudunu eksiltmesi, üçüncü şahsın da bu durumu bilmesi veya "bilmesi gerektiği" hallerde de tasarrufun iptali öngörülmüştür.
Bu hüküm 538 sayılı Yasayla değişikliğe uğramadan önce "Hile sebebiyle butlan, M. 280-Borçlu tarafından alacaklıları izrar kasdı ile yapılan bir taraflı muamelelerle borçlunun bu kasdını bilen veya bilmesi lazım gelen kimse(erle yahut alacaklıların bazılarıyla uyuşarak diğerlerinin zararına yapılan bütün muameleler tarihleri ne olursa olsun batıldır." şeklindedir. Özellikle madde başlığı "hileli tasarruflar" iken yapılan değişiklikle iptal davaları imkanı genişletilmek istenildiğinden 280. maddeye şimdiki şekli verilmiştir. Değişiklik amacına göre maddenin eski haline uyan tasarrufların öncelikle iptale tabi olacağı elbette kaçınılmazdır (Prof. B. Kuru İflas ve Konkordato Hukuk 1971 Bs. S. 383-384).
Somut olayımızda, borçlunun iş yerini kırık dökük eşyalarıyla kapatıp adres bırakmadan burasını terkettiği icra Müdürlüğünce verilen 13.2.1993 günlü aciz belgesinde belirtilmiş, dinlenen tanıklar da fiili durumu doğrulamışlardır. Sarıyer gibi bir semtte "R... Chalet" adıyla bilinen bu iş yerinin anılan hale dönüştürülmüş olduğu her halde alıcı tarafından görülen bir husustur. Taşınmaz kaydında Banka ve Vergi Dairesi yanında, muhtelif alacaklılar lehine toplam sekiz adet ipotek, haciz, tedbir gibi kısıtlamaların varlığının davalı alıcı tarafından bilindiği ise, bu engellerin kaldırılması için satıştan bir gün önce 25.11.1992 tarihinde düzenlenen alıcı vekilinin taraf olduğu protokolle sabittir.
Bu haliyle; Tarabya koyuna cepheli, yarı yalı sayılacak vasıfta Olduğu dosyadaki belge ve bilgilerden anlaşılan, tapuda 600.20 m2 arsa üzerinde 220 m2 lik binaya alıcı olan kimsenin, satış tarihide ki koşullarda borçlunun ödeme gücünü kaybettiğini bilebilecek hayat deneyimine sahip olduğunun kabulü gerekir. Aksine kabul hayatın akışına aykırıdır. Yasa koyucu, bu konuda borçlunun durumunu "bilen" alıcı yanında, bilmesi gerekene de yer vererek, mevcut koşullardan hakimin sonuca varmasına olanak tanımıştır. Bu durumlarda karşı taraftan kesin kanıtlar istenilmesi düşünülemez ve beklenemez. "Bilmesi gerektiği" hususunu takdir ve tayin olayların normal akışına bakılarak mevcut fiili karinelere göre mahkemece ulaşılacak sonuçtur.
Dairemizin süregelen uygulamasına, dava dosyasına yansıtılan hal ve olaylara göre İİK. nun 280. maddesince tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekirken, "bilmesi gerektiği" hususunda fiili karinelerin red ve tahlili yapılmadan kesin kanıt yokluğundan ve sadece satış için ödenen bedelle taşınmaz değeri arasında fahiş farkın olmamasına dayanılarak yazılı biçimde hükme varılması isabetli görülmemiştir.
Bu nedenlerle kararın bozulması gerekir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bendde açıklandığı gibi davalı Muzaffer hakkında ve ikinci bend dışında diğer davalı Necmettin hakkında ileri sürülen temyiz itirazlarının reddine, 2. bendde açıklanan nedenlerle Nurettin hakkında kararın davacı yararına (BOZULMASINA), 750.000 TL. duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 5.10.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.