 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E:1996/498
K:1996/2247
T:19.04.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YARGITAY İLAMI
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili avukat Yüksel Karaburçak ile davalı vekilleri avukat Özdemir Ö... ve Av.Ufuk B... geldiler. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde 16.7.1976 tarihinde yapılan sözleşme ile müvekkilinin davalı İdareye karşı "Karakaya Barajı ve Hidroelektrik Santralı Tesisleri İnşaatı" işinin yapımını üstlendiğini, götürü bedel esasına dayanan sözleşme ile işin yürütülemeyeceğinin anlaşılması üzerine, 1.1.1981 tarihinden geçerli olmak üzere yapılan EK.2. Nolu sözleşme ile süre ve fiatın değiştirilmesine rağmen önceden tahmin edilemeyen olağanüstü durumların ortaya çıkması nedeniyle özellikle fiyatlarla ilgili hükümlerin değiştirilmesi gerektiği halde, davacı İdarece kabul edilmediğini belirterek, (49.127.916) A.B.D. dolarının dava tarihinde ki kur karşılığı olan toplam (137.381.304.302) TL 'nin reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde davacının üstlendiği işin yapımında gerek kendi iç islerinde gerekse o yıllarda ülkenin içerisinde bulunduğu yüksek enflasyon nedeni ile işin yürütülmemesi üzerine varılan mutabakat sonucu 8.6.1981 tarihinde EK.2. Nolu sözleşme yapıldığını işin 22.7.1987 tarihinde tamamlandığı ve aynı tarihte geçici kabulü, 22.12.1988 tarihinde kati kabulü yapılarak 29.11.1909 tarihi itibariyle de kesin hesabın tamamlandığını, davacının aradan 2 sene geçtikten sonra tazminat talebinde bulunması üzerinde bu talebin reddedildiğini inşaatın götürü bedel esasına dayanmadığını birim fiyat esasına göre yapıldığını, sözleşmedeki eskalasyon maddelerinin günün şartlarına uydurulduğunu, işin bitimine kadar gerek sözleşme ve gerek EK. 2.No.lu sözleşme ile esasların değiştirilmesi için bir talepte bulunmadığını, işin finansmanından davacının sorumlu olduğunu belirterek haksız açılan davanın reddini istemiştir.
Davacı bilahare Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1994/1024 Esasında kayıtlı olarak açtığı dava ile de, daha önceki dava kalemleri .arasında yer alan sözleşmenin mali kaynağını teşkil eden mali dengenin bozulması nedeni ile uğranılan zarar ile birim fiyatlardan karşılanması mümkün bulunmayan ek genel hizmetlerim ilgili kayıplardan doğan (233.847.397.471) TL alacağın reeskont faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş, davalar birleştirilerek birlikte görülmüştür .
Mahkemece, bilirkişi raporu ile ek rapor toplanan deliller dayanak yapılarak dava ve birleşen dava da toplam (319.122.089.698) TL 'n i n tahsiline fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle sözleşme ilişkisine hesabın kesinleştiği 29.11.1989 tarihinde son verilmiş, davanın 26.11.1990 birleştirilen ek davada 29.11.1994 tarihinde ve 5 yıllık süre içerisinde açılmış olmasına göre davalı İdare vekilinin zaman aşımı ve aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davacı, gerek dava dilekçesinde ve gerekse dava sırasında verdiği açıklama dilekçelerinde sözleşmenin götürü bedel esasına dayandığını, sonradan ekonomik durumlarda ortaya çıkan olağanüstü olumsuz koşullar aşırı enflasyon ve davalı idareden kaynaklanan davranışlar ve buna dayalı uygulamalar ile Jeolojik engeller nedeni ile EK.2.No.lu sözleşme yapılmasına rağmen işin yapımının güçleştiği ve zarara uğradığını belirterek talebini B.K. 'nün 365/2.maddesine dayandırmış ise de; yargılama aşamasında giderek bu dayanaktan sapmıştır. Gerçekten alınan bilirkişi raporunda da vurgulandığı gibi ortaya atılan hallerden hiçbiri yada tümü birlikte işin yapılmasına mani olmuş veya güçleştirmiş değildir. Bu husus eserin bitirilip geçici kabulü ve dava tarihine göre de kesin kabulün yapılmış, olmasından da bellidir. Esasen bir yandan diğer engeller yanında davalının dış finansı karşılayamadığı nedenine dayanılmak suretiyle davalı kusuruna bir yandan da B.K. 365/2. maddesi hükmüne göre istemde bulunulması mümkün değildir. Davacı yukarıda değinildiği gibi talepte bulunmuş iken bilahare davalı taratın 13.05.1991ve 09.09.1991 tarihinde dilekçelerine verdiği 1.11.1991 tarihli cevap dilekçesinde davadaki istemin münhasıran enflasyon nedeniyle fiyat farkı verilmesine yönelik olmayıp davalı İdareden kaynaklanan sebeplerden dolayı yüklenilmek zorunda kalınan ilave masrafların tazmini ve ek sözleşmedeki fiyat farklarının hatalı uygulanması sonucu verilmeyen kısmın ödenmesine ilişkin olduğunu belirtmiştir. Taraflar arasında uyuşmazlık konusu işle ilgili olarak 16.9.1976 tarihinde sözleşme yapılmasından sonra ortaya çıkan olumsuz koşullar nedeniyle işin yapılabilmesini sağlamak amacıyla 1.1.1931 tarihinde geçerli olmak üzere 8.6.1981 tarihli Ek.2 Nolu sözleşme yapılmış ve bu sözleşme hükümleri ile davacı yükleniciye ne şekilde ödeme ve uygulama yapılacağı ayrıntılı şekilde belirtilmiştir başka bir deyişle işin tamamlanabilmesi amacıyla olumsuz ekonomik ve teknik koşulların giderilmesi sağlanmıştır.
İdare tarafından verilmesi kabul edilen vergi, resim ve masraflarla ilgili olarak sözleşmenin 29. maddesinde düzenleme yapılmış olup sözleşme ve eklerinde idare tarafından verileceği belirtilmeyen her türlü vergi, resimler ve harçlar ile her çeşit prim ve sigorta ile diğer tüm
masrafların tamamen davacı yükleniciye ait olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca 8.6.1981 tarihli EK.2.no.lu sözleşmede 1.1.1981 tarihinden itibaren taahhüt süresi ile uzatılan süre içerisinde işin tamamen ifasına kadar davacı yüklenicinin vergi konması, vergilere zam yapılması, fiyatların yükselmesi gibi nedenlere dayanarak fazla para ödenmesini veya süre uzatılmasını isteyemeyeceği sadece bu sözleşmede belirtilen koşullara göre fiat farkı ödeneceği, 4.maddesi ile hakedişlerin ve ödemelerin ne şekilde yapılacağı, süresinde gerek TL. ve gerekse döviz ödemelerinin yapılmaması halinde temerrüt faizi uygulanacağı, 6.madde de dış ödenek ihtiyacının karşılanma biçimi hükme bağlanmış olup anılan maddenin son fıkrasında davacı yüklenicinin ödemelerin esas sözleşme ile bu ek sözleşmede kayıtlı sürelerde yapılamamış olmasından başka bir sebeple herhangi bir hak ve talepte bulunamayacağı hükme bağlanmıştır. Diğer taraftan "mevcut şartların kabulü" başlıklı 11. maddede bu ek sözleşme ile davacının davalı İdarenin yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmasını ileri sürerek yaptığı ve bu ek sözleşme ile kabul edilenler dışındaki şikayet, talep davalarından vazgeçtiği ve ileride dolaylı olarak bile bunları ileri sürerek herhangi bir hak talep ve iddia edemeyeceği açıkça kabul
Davalı İdarece EK.2.no.lu sözleşme hükümleri gözetilmek suretiyle edilebilmesi için davacı yükleniciye fiyat farkı ödenmek ve üslerin süresinde ödenmemesi halinde temerrüt faizi verilmek suretiyle sözleşme günün koşullarına uydurulduğundan EK.2. sözleşmenin yukarıda değinilen maddeleri gözetilip değerlendirildiğinde davacı yüklenicinin EK. 2 no. lu sözleşmede belirtilenler dışında bir talepte bulunması mümkün değildir. Bu durumda mahkemece dava konusu edilip karar altına alınan "Fiyat farklarının yanlış hesaplanması nedeniyle talep edilen alacak kalemi dışında kalan" taleplerin reddedilmesi gerekirken yazılı şekilde kabul edilmesi doğru görülmemiştir.
3-Davalı İdarenin fiyat farklarının yanlış hesaplanması nedeniyle dava konusu edilen alacağa ilişkin mahkeme kararına yönelik temyiz itirazlarına gelince; Davacı EK. 2.no.lu sözleşmenin uygulanmasında fiyat farklarına ilişkin hükümlere uyulmadığını iddia ile noksan yapılan ödemeye göre aradaki farkı istemiştir. Gerçekten 2.no.lu EK sözleşmeyle fiyat farklarının ne şekilde hesap edileceğine dair hükümler getirilmiştir. özellikle süre uzatımlarından ötürü TL ve döviz cinsinden ödenek aktarmalarında kabul edilen kuralların dışına çıkıldığı bilirkişilerce kabul edilerek yapılan hesap sonucu davacının alacak miktarı raporda gösterilmiştir. Bilirkişilerin ulaştığı sonuca ve kabul ettiği hesap tarzına davalı yanca nedenleri gösterilerek itiraz edilmiş ise de, alınan ek raporda bilirkişi görüşünde değişiklik olmamıştır. Nevar ki davalı yan teknik ağırlıklı itirazında ısrarlıdır. Mahkemece, alınan bilirkişi raporu bu konuda ve tümünde doğrudan benimsenmiş sonuçları olduğu gibi hükme yansıtılmıştır. Teknik ağırlıklı konuda bilirkişilerle davalı itirazları arasındaki ayrılıklar Yargıtay denetimine elverişli biçimde açıklanmış değildir. Bu sebeple Mahkemece konunun incelenip varsa alacak miktarının hesaplanması ve Yargıtay denetimine elverişli şekilde rapor tanzim edilmesi için HUMK.'nun 284. maddesine dayanılarak bu konuda uzman üç kişilik teknik kuruldan rapor alınması cümle kanıtların birlikte tartışılıp sonuca gidilmesi gerekirken HUMK.'nun 276/3. maddesine aykırı biçimde 3'ü hukukçu 5 kişilik kuruldan alınan raporla hükme varılması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
SONUÇ : Yukarıda 2 ve 3 . numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı İdare yararına BOZULMASINA l. bent gereğince davalı idarenin diğer temyiz itirazlarının reddine, davalı idare duruşma da vekille temsil edildiğinden 100.000 TL. duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 19.4.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.