 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E. 1993/1191
K. 1993/4996
T. 2.12.1993
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ESER SÖZLEŞMESİ
İHTAR
TEMERRÜDE DÜŞÜRME
AKTİN FESHİ
KARAR ÖZETİ Eser sözleşmesinin bir türü olan ve uygulamada kat karşılığı inşaat sözleşmesi olarak adlandırılan akitler Borçlar Kanununun 106 ve devamı maddderinde öngörülen düzenlemeye tabi tutulmuş, Yargıtay Içtihatları ve doktri nde bu şekilde benimsenmiştir.
Akitte kesin bir vüde konmamıştır. Sözleşmeye göre inşaat süresi, imar durumu alındıktan sonra başlayacaktır. Geçen süre ise, imarın alınması ve yola terk işlemlerinin gerçekleştirilmesi nedeniyle olmuştur. Resmi mercilerden kaynaklanan bir gecikmeden dolayı davalı yüklenici. kusurlu değildir. Ayrıca, davalıya ihtar çekilip aktin feshi de istenmemiştir.
Bu nedenle, BK.nun 106. maddesi gereğince mehil verilmeden ve davalının temerrüdü oluşturulmadan akUn feshi yapılanıaz. Kaldı ki mevcut gecikmenin davalıdan kaynaklanmadığı anlaşıldığından davanın reddi gerekir.
(818 s. BK. m. 20, 106, 117, 369)
Hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı arsa sahibi; davalı tarafından yapımı üstlenilen inşaatın sözleşme tarihinden itibaren 4,5 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen bitirilemediğini, sözleşmeye göre inşaatın bitişikteki 7 parselle tevhit edilerek yapılmasının gerektiğini, bu parsel sahibinin başka bir yüklenici ile anlaşma yaptığını, bu nedenle akdin ifasının BK.nun 20/1. maddesi uyarınca imkansız hale geldiğini, mutlak butlanla batıl olduğunu bu durumun dava yoluyla tesbitinin istenebileceğifli ileri sürerek sonuçta; sözleşmenin davacı tarafından haklı şekilde ve geriye etkili biçimde feshedildiğinin tesbitini, 48.000.000 TL. zararın davalıdan tahsilini ve davalıya geçirilen arsa paylarının tekrar dayadı adına tescilini talep etmiş bilahare tazminat taleplerini atiye bırakmıştır.
Davalı vekili cevabında imar durumu olmayan arsada inşaat yapılabilmesi için resmi mercilerde yapılan girişimlerin süreyi uzattığını, sonunda imar durumu alınınca davacının akdi bozduğunu, feshi kabul etmediklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının zarar ziyan talebinden vazgeçtiği ve akdi tek taraflı bozduğu görüşüyle, davalıda bulunan 60/100 paya ait tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Eser sözleşmesinin bir türü olan ve uygulamada kat karşılığı inşaat sözleşmesi olarak adlandırılan akidler karşılıklı taahhütleri havi sözleşmelerden olup sonuçları da BK.nun 106 ve devamı maddelerinde öngörülen düzenlemeye tabi tutulmuş, Yargıtay içtihatları ve doktrinde de bu şekilde benimsenmiştir. O halde davalı tarafından feshi kabul edilmeyen akdin, davacının tek taraflı irade beyanı ile bozulduğunun kabulü mümkün değildir. Bu durumda akdin bozulmasında şartların oluşup oluşmadığı BK.nun 20, 106 ve devamı, 117 ve 369. maddeleri ışığında değerlendirilmelidir. Olayda akdin ifasını başlangıçta imkansız kılan bir durum bulunmadığı gibi sonradan ortaya çıkan bir engelde sözkonusu olmadığından fesihte BK.nun 20 ve 117. maddelerinin uygulama alanı yoktur. Öte yandan arsa sahibinin BK.nun 369. maddesine göre akdi tek taraflı fesih imkanı var ise de davacı davasını bu maddeye dayandırmadığından davacıya bu şekilde akdi fesih yetkisi de tanınamaz. Öyleyse dava BK.nun 106 ve devamı maddelerindeki düzenlemelere göre irdelenip çözümlenmelidir.
Bu durumda, akidde teslimi öngörülen kesin bir vade olmadığından vadenin geçmesi nedeniyle bir fesih sebebi düşünülemez. Sözleşmeye göre inşaat süresi imar durumu alındıktan sonra başlayacak olup, dava tarihine kadar geçen sürenin çok büyük bir bölümü, 7 parselle tevhidin mümkün olmamasının anlaşılması üzerine imar durumunun alınması ve yola terk işlemlerinin gerçekleştirilmesi yüzünden geçmiştir. Resmi mercilerden kaynaklanan bu gecikmede davalı yüklenicinin kusurlu bulunduğunun kabul edilmesi mümkün bulunmadığı gibi, dosyada davalıya çekilen ihtarlarla akdin feshedildiği de davalıya bildirilmiş değildir. Bu yüzden BK.nun 106. maddesi gereğince mehil verilmeden ve davalının temerrüdü oluşturulmadan akdin feshi yapılamaz.
Kaldı ki dosyada mevcut 23.3.1990 tarihli paylaşım planına göre inşaatın tevhitsiz yapımı taraflarca benimsenmiş olup, bu kabul yeni imar düzenlemesinden sonra olduğundan davacının yeni duruma muvafakat verdiği de ortadadır.
Bütün bu sebeplerle akdin ifasında mevcut gecikmenin davalıdan kaynaklanmadığı anlaşıldığından, mahkemece davanın reddi yerine tapuyu iptal etmesi doğru olmadığı gibi, kabule göre de feshin haklı yapıldığının tesbitine ilişkin talep hakkında hüküm kurulmaması da doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün temyiz eden davalı yararına (BOZULMASINA), 100.000 TL. duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak vekille temsil olunan davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının da istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 2.12.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.