 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1990/5262
K: 1991/2130
T: 29.04.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Tefenni Asliye Hukuk Hakimliği'nce görülerek reddine dair verilen hükmü temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davalının, metresi 40 bin liradan belediyeye içme suyu sondajı yaptığı, açtığı kuyunun 102 metre olduğunu bildirerek 4.080.000 lira ücret aldığı, daha sonra ölçtürülen kuyunun 72.5 metre olduğu anlaşıldığından, sözleşmeden doğan sair haklar saklı tutularak ücret borcundan fazla ödenen 1.180.000 liranın faiziyle birlikte tahsili dava edilmiştir.
Davalı cevabında, kendi ölçümünün doğru olduğunu, kuyunun sonradan kısmen dolmuş olabileceğini, aslında ücret borcunun tamamının ödenmediğini, 2.500.000 lira kendisinin alacaklı olduğunu bildirip davanın reddine istemiştir. Mahkemece yanlar arasında sözleşme bulunmadığından ve iddia ispat edilemediğinden dava reddedilmiş, karar davacı vekilince temyiz olunmuştur.
Belediyenin içme suyu "derin kuyu" açtıracağına ait ilanları üzerine, davalının metresi 40 bin liradan bu işi yapacağına dair 11.9.1987 günlü açık yazılı teklifi (2886 S.K. m.35) Belediye Encümeni'nce uygun bulunmuş, görülecek iş ve ödenecek ücret yanlar arasında belirlenmiştir. Belediyelere ait ihalelerde 2886 sayılı Kanun'un 13. maddesince ihale komisyonu Belediye Encümeni olup Sayıştay Genel Kurulu'nun 5.12.1983 gün ve 2/1 sayılı kararı uyarınca da bu sözleşmeler tescile tabi değildir. Bunun dışında idarenin bazı prosedüre riayetsizliği sözleşmenin varlığını ortadan kaldırdığı düşünülse dahi Yargıtay'ın kararlılık kazanmış içtihatlarınca B.K. 410 ve ardından gelen maddeleri hükümlerine göre yanlardan her biri diğerinden istemde bulunabilir. Somut olayda davalı sondaj yapmış, suyu bulmuş, kuyuyu açmış, davacı idare de davalıya ödemeler yapmış ve yanlar bu suretle karşılıklı edimlerde bulunmuşlardır. Mahkeme yanlar arasındaki uyuşmazlığı çözmeye, ilişkiye ait kanunu res'en uygulamaya mecbur olup yanların gösterdiği olaylarla bağlıdır, tavsifle bağlı değildir (H.U.M.K. m.76). Bu nedenle tüm olgular bir yana bırakılıp bağıt yokluğundan söz edilerek çekişme ortada bırakılamaz.
Uyuşmazlığın çözümü yapılan sondajın derinliğiyle, davalıya yapılan ödemelerin miktarının tesbitine bağlıdır. Bu konular niteliği itibariyle özel ve teknik bilgiyi gerektirmekte olup H.U.M.K.nun 275. maddesince bilirkişiye başvurulmasında zorunluluk vardır. Davacı "sair delil" demek suretiyle, davalı ise açık şekilde 'bilirkişi ve keşif' deliline dayanmıştır. Ödemeleri gösterir belgeler ve bunların dayandığı kayıtların incelenmesi gerekir. Mahkemece bunlar üzerinde durulmamış, belgelerin celbiyle yetinilmiştir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; konusunda uzman bilirkişi marifetiyle mahallinde keşif yapılarak kuyu derinliğinin tesbit ettirilmesi, zamanla kendiliğinden dolmuş olması olağan ise bunun ne kadar olabileceğinin araştırılması ve davalının hak ettiği ücretin hesaplattırılması, muhasebeden anlar kişiden de davalıya ödenen ücretin belgelere göre tayin ettirilmesi ve icabında davacı yanın ödemeyi ispat için yemin teklif etme hakkı da hatırlatılarak oluşacak sonuç çerçevesinde karar vermekten ibarettir. Noksan inceleme ve yanlış değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi bozma sebebidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA 29.4.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.