 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1990/2793
K: 1991/148
T: 24.01.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Bandırma 1. Asliye Hukuk Hakimliğince görülerek reddine dair verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı tarafça, antik ve sanat değeri anlaşılan broşun davalılarca kasten iade edilmediği halde, dükkan duvarı delinerek çalındığı iddiasının ortaya atıldığı, her iki halde de davalıların malen sorumlu olduğu bildirilip broşun aynen, olmadığı takdirde değerinden 15 milyon liranın tahsili dava edilmiştir. Davalılar ise broşun dükkana giren hırsız tarafından çalındığını, kendilerince her türlü önlem alınmış olduğu için sorumlu olmadıklarını davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece dava reddedilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacıya ait broşun dört parçaya bölünmesi işinin, 25 bin lira karşılığında ilçede birlikte kuyumculuk yapan davalılarca üstlenildiği ve broşun teslim alındığı, daha sonra iade edilmediği hususunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur.
Hükme dayanak alınan Asliye Ceza ve Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi kararları Borçlar Kanununun 53. maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte değildir. Asliye Ceza Mahkemesinde dinlenen bilirkişiler dükkan duvarının dışardan delinmiş olma ihtimalinin ağır bastığını bildirmiş, suç tasnii ve emniyeti suistimal suçlarından davalılar beraat etmiştir. Sıkıyönetim Askeri Mahkemesine ait beraat kararı ise komutanlık emirlerinden iddianamede sayılanlara davalıların riayet ettiğini, ancak kasa kilitlerinin gecikmeli sistemli olmadığını göstermiştir. Bu haliyle her iki karar da davalıların özen borcunu yerine getirdiğinin kanıtı olamaz.
Mahkemece, özellikle benimsendiği vurgulanan 16.1.1989 günlü rapor İ.T.Ü. de mühendis kişilerce tanzim edilmiş olup, teknik yönden ceza dosyalarında varılan sonuçları tekrardan ibarettir. Hukuki yönden yüklenicilerin B.K.nun 356 ve 321. maddelerince sorumlu olmadığı şeklindeki düşünce ise, bilirkişilerin uzmanlık dallarıyla ilişki olmadığı için hükme esas alınamaz. Bu yön H.U.M.K.nun 275. maddesince hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenecek konulardandır.
Uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmıştır. İş sahibine zarar verdiği hallerde yüklenicinin sorumluluğu B.K.nun 356/ilk maddesi uyarınca aynı Kanunun 321. maddesi hükmüne tabidir. Özen (ihtimam) borcundan doğan sorumluluktur. Özen borcu dürüstlük kuralından kaynaklanır. B.K.nun 96. maddesindeki sorumluluğun özel şeklidir. Kanun koyucu sorumluluğu akdin sonucuna bırakmamış, özel hüküm getirmiş olmakla eser sözleşmesinde özen borcuna ne denli önem verdiğini göstermiştir. Bu konuda iş sahibinin sadece tevdi ettiğini geri almadığını ve bunun değerini ispatlamasını yeterli görmüş; zararda kastı, kusuru, dikkatsizliği olmadığını, her türlü özeni gösterdiğini ispat külfetini davalıya yüklemiştir. Tacir olduğu hallerde T.T.K.nun 20. maddesince basiretli olması bir yana, işin erbabı olduğu için yüklenicinin işin icrasında bir işçiden daha fazla özen göstermesi gerektiği, bunun sonucu olarak yüklenicinin özen borcunun işçiden daha ağır takdirinin uygun olacağı öğretide ve uygulamada kabul edilmiştir. Şüphesiz özen derecesini artıran ya da sorumluluğu azaltan şartlar sözleşmeye konulabileceği gibi, tevdi olunan şeyin fevkalede kıymetli olmasına borçlunun dikkatinin çekilmiş olması, akitte borçlunun da menfaatinin bulunması, alacaklının davranışı özellikle temerrütü gibi hususlar sonucu ve tazminat miktarını etkileyecektir. (Prof. Dr. H. TANDOĞAN - Özel Borç İlişkileri. Cilt 2, 2. B.s. 38 vd. T.D. T. 16.3.1963, E. 4465, K. 1471; 15. H.D. T. 21.5.1973, E. 319, K. 167; 23.3.1974 E. 154, K. 294..)
Somut olaya gelince; hırsızlık önceden keşfedilmesi ve kaçınılması imkansız olan hadiselerden değildir. Özellikle kuyumcu dükkanlarında çok defa tecrübe ile vukua geleceği önceden tahmin edilebilir durumdur. Yüklenicilerden İsmet'in kardeşi tarafından ardiye olarak kullanılan komşu dükkanın kapısının çok kolay biçimde açılabildiği, bu ardiye ile kendi dükkanını ayıran duvarın tek tuğladan örüldüğü, dükkan iç kapısının emniyetsiz olduğu yükleniciler tarafından bilinen hususlardır. Sıkıyönetim isteklerine rağmen gecikmeli sistem olmaması bir yana, kullanılan kasa bilirkişi Atilla Sanal'ın beyanıyla bir demir parçası kullanılarak yarım ya da bir saatte açılabilir; iç yapısı itibariyle piyasada kullanılanlardan daha emniyetsiz cinstendir. Yüklenicilerin her ikisi de yargılamanın muhtelif safhalarında kasanın kendilerince hep sağlam bilindiğini, halbuki öyle olmadığını anladıklarını ifade etmişlerdir. Mahkemece 23.2.1991 gününde yapılan keşifte de güvenlik uzmanı olarak dinlenen başkomiser tam bir emniyetten söz edememiştir. Satış ilanı verdikleri için son günlerde çok kimsenin binayı gezip tetkik ettiğini söyleyen davalıların, bu sebeple aldıkları ek önlem de bulunmamaktadır.
Bu haliyle yükleniciler işin ifasıyla, tesliminde kanunun öngördüğü özen borçlarını yerine getirmeyerek, zararın doğmasına sebebiyet verdiklerinden, broşun kıymetinin tespitiyle tahsiline karar verilmesi gerekirken, sayılan beyan ve bulgular üzerinde durulmaksızın sonuca etkili deliller tartışılmadan ve "ihtimam" kavramına yanlış anlam verilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle hükmün davacı taraf yararına BOZULMASINA, 24.1.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.