 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1990/2787
K: 1990/2688
T: 07.06.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Ankara 2. İcra Hakimliğince görülerek reddine dair verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacılar vekili ile davalı Musa K. vekili taraflarından istenmiş olmakla gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1) Davalılardan Musa K. vekili, her ne kadar davacıların temyiz dilekçesine cevapla birlikte temyiz isteminde bulunmuş ise de yasal süre içinde temyiz harcını vermediği gibi dilekçesinin de temyiz defterine kaydı yapılmamış olduğundan İ.İ.K.nun 365/son madde hükmü gereğince temyiz dilekçesinin süre yönünden reddi gerekmiştir.
2) Davacıların temyiz istemlerine gelince, bunlardan Emine G., vs. temyiz talebinden feragat etmiş olmakla temyiz dilekçelerinin feragat nedeniyle reddi icabeder.
3) Yukarıda 2. bentte adları yazılı davacılar dışında kalan diğer davacıların temyiz istekleri ise; dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan nedenlere ilişkin temyiz istekleri reddedilmelidir.
4) Mümeyyiz davacılar, davalı kooperatifin ortaklarıdır. Davalı yüklenici Musa K., diğer davalı kooperatif için yaptığı inşaat nedeniyle hükmen gerçekleşen alacağı için Ankara 5. İcra Müdürlüğünün 1985/4508 sayılı dosyasıyla icra takibinde bulunmuş ve davacılara ait taşınmazlar üzerine haciz uygulatmıştır. Davacılar ferdi münasebete geçildiğini ileri sürerek istihkak iddiasında bulunmuşlardır. Davalı kooperatifin, istihkak iddiasını kabul etmiş olması davanın sonucunu etkilemez. Öte yandan davalı kooperatifin halen tüzel kişiliğini muhafaza ettiği, diğer bir deyimle henüz tasfiyeye girmediği ihtilafsızdır. Niteliği itibariyle, davalı kooperatif ortakları sınırlı sorumlu olup ana sözleşmesine göre kooperatifin borçlarından dolayı alacaklılara karşı ancak kooperatiften sonra sorumlu tutulmaları gerekmektedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 31. madde hükmü gereğince bu gibi kooperatiflerde ortakların sorumluluğu belli bir miktarla sınırlandırılmıştır. Anılan Kanunun 83. maddesi ise, kooperatifin tasfiye haline girmesi durumunda öncelikle borçlarının ödenmesi ve artan olursa ortak pay bedelleri geri verildikten sonra ana sözleşmesinde hüküm mevcut ise kalanın ortaklar arasında paylaştırılması öngörülmüştür.
Kural olarak Kooperatifler Kanununda hüküm bulunmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunu'nun anonim şirketlere ait hükümlerinin uygulanması, burada da açık bir hüküm yoksa kollektif şirketler hükümlerinden yararlanılması olanaklıdır.
Tüm bu ilkeler doğrultusunda olmak üzere mercice yapılacak iş, öncelikle davalı kooperatifin malvarlığını araştırmak, bunun somut olayda alacağın ödenmesine yeterli olup olmadığını saptamak, yetmemesi durumunda istihkak davasının reddine karar vermek olmalıdır.
SONUÇ : Yukarda 1. bentte yazılı nedenlerle davalı alacaklı vekilinin, 2. bentte yazılı nedenlerle temyizden feragat eden davacıların, 3. bentte yazılı nedenlerle de temyiz eden davacıların diğer temyiz itirazlarının reddine, 4. bentte yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA (...) 7.6.1990 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Kooperatif ve ortaklarının alacaklılara karşı sorumluluğunu, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 28, 29 ve 30. maddeleri düzenlemektedir. Bunlardan 28. madde ana sözleşmede hüküm bulunmaması halinde yasal sorumluluğu, 29. madde sınırsız sorumluluğu, 30. madde ise sınırlı sorumluluğun kapsamını belirlemektedir. Bu üç halde de; ilk plaanda alacaklılarına karşı kooperatifin sorumluluğu, malvarlığı ile sınırlı olmasıdır. 29. maddede öngörülen sınırsız sorumluluğun söz konusu olması için, bu hususun açıkça ana sözleşmede kabul edilmiş olması gerekir. Bu durumda dahi kollektif şirketler ortaklarının sorumluluğunu düzenleyen 179. maddeden ayrı bir yol öngörülmüştür. Bu nedenle kooperatif alacaklıları, sınırsız sorumlu ortakları dava veya kovuşturmak (takip etmek) için herşeyden önce kooperatifin dağılmasına veya tasfiyesine yol açacak dava ve kovuşturma yollarını denemeleri gerekecektir.
Ana sözleşmede sorumlulukla ilgili hiç bir hüküm yoksa; Kooperatifler Kanununun 28. maddesi, alacaklılara karşı, kooperatifi yalnız öz varlığı ile sorumlu tutup ortakların kişiliğine yansıtmayan bir sistem benimsemiştir. Yani kooperatif iflas etmiş olsa bile durum değişmeyecek, başka bir deyimle ortaklar iflas açığından sorumlu tutulmayacaktır.
Olayımızda, kooperatif anasözleşmelerinde sınırlı sorumluluk kabul edilmiştir. Burada da anonim ortaklara benzer anlamda bir sorumluluk söz konusu değildir. Hele TTK'nun 179. maddesinde öngörülen sorumluluk hiç söz konusu değildir.
Burada, ortağın sorumluluğu sermaye payından başka, ana sözleşmede belirtilen miktarla sınırlıdır.
Sınırlı sorumlu ortak ise; ancak kooperatifin iflasına ya da dağılmasına karar verilmesinden ve tasfiyesinden sonra malvarlığının, borçlarını ödemeye yetmemesi halinde, kişisel ve de sınırlı olarak sorumlu tutulacaktır. İncelenen dosyada, yukarıdaki çoğunluk görüşünde de açıkça kabul edildiği gibi kooperatifin tüzel kişiliği devam etmektedir. Kooperatif üyesinin, sınırlı sorumluluğunu doğuracak aşamaya gelinmemiştir. Dolayısıyla davanın kabulü gerekir. Mahkeme kararının bu gerekçe ile ve kesin şekilde bozulması gerekirken TTK'nun 179. maddesinde öngörüldüğü şekilde ortakların sorumluluğunu kabul eder şekilde bozma yapılması doğru değildir.
Her ne kadar Kooperatifler Kanununun 98. maddesi yasada aksine açıklama olmayan hususlarda TTK'nunda anonim şirketlere ait hükümlerin uygulanacağı belirtilmişse de, yukarıdanberi açıklandığı üzere kooperatifin ve ortakların, alacaklılara karşı sorumluluğunu düzenleyen Kooperatifler Kanununun 28, 29 ve 30. maddeler hükümleri varken 98. maddeye gidilemez.
Açıklanan bu nedenlerle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.