 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1989/560
K: 1989/1711
T: 04.04.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Fatih İcra Tetkik Mercii Hakimliğince görülerek reddine dair verilen hükmün temyizen tetkiki davacı 3. kişi vekili tarafından istenmiş olmakla gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı 3. kişi mahcuz mallar üzerinde istihkak iddiasında bulunarak borçlunun babası olan alacaklının alacağının muvazaaya dayandığını ileri sürmüştür. Borçlunun yaptığı tasarruflar konusunda zarara uğradığını iddia eden davacı 3. kişinin genel hükümlere dayanarak iptal davası açmadığı gibi davasına dayanak yaptığı kira kontratosunda haczin uygulandığı yerin kendisine ve borçlu Satılmış G.'e kiralandığı yazılıdır. Bu durumda dava dilekçesinin 4. bendinde yapılan açıklamaya uygun olarak davacı 3. kişi ile borçlunun adi ortaklık kurdukları ve mahcuzların da her ikisinin oluşturduğu adi ortaklığa ait bulunduğu anlaşılmaktadır.
Kural olarak adi ortaklığın malvarlığına dahil eşyadan söz edilmesi mümkün değildir. Çünkü Türk hukuk sisteminde adi ortaklığın tüzel kişiliği kabul edilmemiştir. O halde adi ortaklığa ait bulunan malvarlığına dahil eşyadan söz edilmesi mümkün değildir. Çünkü Türk hukuk sisteminde adi ortaklığın tüzel kişiliği kabul edilmemiştir. O halde adi ortaklığa ait bulunan mallar, aslında ortakların malvarlığına dahil olduğunun kabul edilmesi gerekir. Esasen İcra İflas Kanununun 94. maddesi hükmü gereğince adi ortaklığın ortağına ait malın haczine olanak tanınmış olup Borçlar Kanununun 535/3. maddesinde açıklandığı üzere ortaklardan birinin tasfiyedeki payı hakkında cebri icranın gerçekleşmesi halinde şirket sona ermektedir. Bundan başka bu gibi hacizlerin nasıl uygulanacağı, alacaklının hakkının nasıl ödeneceği hususunda bir duraksama ortaya çıktığı takdirde İcra Müdürünün İcra İflas Kanununun 121. maddesi hükmü çerçevesinde hareket etmesi zorunludur. Tüm bu olgular karşısında davacı 3. kişinin adi ortaklıktaki payı dışında borçluya ait tasfiye payı üzerindeki haczin devamına karar verilmsi gerekirken davanın tümünün reddi suretiyle hüküm kurulması yanlıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün davacı 3. kişi yararına BOZULMASINA 4.4.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.