 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1989/5296
K: 1990/1714
T: 09.04.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Mahalli Asliye Hukuk Hakimliğince mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 1.5.1989 tarih ve 356-355 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Davacı Hazine vekili, dava dilekçesinde vergi borçlusu A.K. hakkında icra takibi yaptıklarını, mallarının bulunmadığını, borçlunun kamu alacağının tahsilini engellemek amacıyla ve kötü niyetli olarak, 266 parseldeki bahçeli kargir evini eşi davalı M.K. ye devir ettiğini ileri sürerek satışın iptalini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüyle satış ve tapunun iptaline önceki kayıtta olduğu gibi borçlu adına tesciline karar verilmiştir.
Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Borçlu taşınmazı davalıya devretmiş olduğuna göre davada hasım gösterilmesi gerekmektedir. Her ne kadar 6183 sayılı Yasanın 25. maddesinde, borçlunun iptal davasında hasım gösterileceğine dair bir hüküm yer almamakta ise de, tasarrufun iptaline dair verilecek kararın borçlunun haklarını doğrudan etkileyeceği kuşkusuzdur. Her şeyden önce tasarrufun iptal edilecek bölümü konusunda borçlunun savunmasının alınması ve göstereceği kanıtların toplanıp tartışılması hukukun temel ilkelerindendir. Gerçekte borçlunun 3. kişi ile yaptığı tasarruf adi muvazaa akitlerinden farklı olarak geçerli bir tasarrufta, bunun iptaline karar verildiği hallerde kamu alacağı ve ayrıntılarının ödenmesinden sonra artan kısım borçluya değil yine 3. kişiye aittir. Böylece borçlu ile tasarrufta bulunan kişi arasındaki akdin geçerliliği korunmuş olur. Nitekim İcra ve İflas Yasasının 282. maddesinde bu husus zorunlu sayılmış ve davanın borçlu ile borçlununun tasarrufta bulunduğu 3. kişiler aleyhine açılacağı belirtilmiştir.
Somut olayda borçlunun iptale ilişkin iddiasının nicelik ve niteliği hakkında savunması alınmadan ve kanıtları toplanmadan tapudaki payın iptaline karar verilmesi bozma nedeni sayılmıştır.
Bu konuda mahkemece yapılacak iş, davalı 3. kişi ile borçlu arasında zorunlu dava, arkadaşlığı mevcut olduğundan dava dilekçesinin borçluya tebliği suretiyle davaya dahil edilerek, eksik husumeti tamamlamak ve sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır..
2 - 6183 Sayılı Kamu Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Yasanın 24 ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davalarından amaç, kamu alacağının tahsiline yetecek miktardaki tasarrufun kamu idaresini bağlamıyacağına hükmetmektir. Çünkü bu gibi tasarruflar muvazaalı akitlerden farklı olarak geçerli ve taraflarını bağlayıcı niteliktedir. Önceki bentte açıklandığı gibi kamu idaresi alacağını tahsil edip de geride tasarruftan artan olursa, borçlu artan kısmı tasarrufta bulunduğu 3. kişiye bırakmak zorundadır. Örneğin, tasarrufun konusu taşınmaz mülkiyeti olduğu takdirde bunun alacaklı idarenin satış komisyonu aracılığı ile satışı yapılacak, kamu alacağı satış masrafları v.s. varsa diğer ayrıntıları alacaklı kamu idaresine ödenecek, geriye kalan olursa borçluya değil, tapu maliki 3. kişiye geri verilecektir. Oysa tapunun iptaline ve borçlu adına yeniden tesciline karar verilen hallerde, satış bedelinden artan kısım hukuken taşınmazın maliki durumunda olan borçluya ödenmesi zorunlu olacaktır. Görülüyor ki, hukuken geçerli olan akit böyle bir uygulama ile geçersiz duruma getirilmiş olmaktadır. Az önce açıklandığı üzere, iptal davalarında bu tür bir sonuç, amacı aşacağı gibi borçlu ile 3. kişi arasında mevcut olan ve hukuken geçerli bulunan sözleşme gereğince borçluya düşen edimin tümü ile yerine getirilmesi olanaksız duruma gelmiş olur.
Öte yandan, 6183 Sayılı Yasada, İcra ve İflas Yasasının 283. maddesinin 2. fıkrasında yer alan hükme benzer bir kurula yer verilmemiş ise de, aynı yasanın 31. madde hükmünün yukarıda belirtildiği şekilde ve amaca uygun biçimde yorumlanması gerekir. Özellikle bu yorum yapılırken İcra ve İflas Yasasının 283. madde hükmünden de yararlanabileceği tabiidir. (Aynı görüş Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 12.1.1966 gün ve Esas, 1986 6/12 - 76 Karar 1966/4)
Tüm bu açıklamalar karşısında mahkemenin sadece kamu alacağına ve ayrıntılarına yetecek miktardaki tasarrufun iptali ile yetinilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere tapunun iptali ile borçlu adına tesciline karar verilmesi kabul biçimi bakımından yanlıştır.
SONUÇ : Yukarda 1 ve 2. bendlerde açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, vekili duruşmaya gelmeyen davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, istek halinde ödediği temyiz peşin harcın temyiz eden davalıya geri verilmesine, 9.4.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.