 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1989/5153
K: 1990/160
T: 26.01.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı kadir ile davalılar 1) Hikmet, 2) Hakverdi, 3) Nevcihan arasında çıkan davadan dolayı (bakırköy Asliye 4. Hukuk Hakimliği)nce verilen 8.3.1989 gün ve 1986/731-1989/233 sayılı hükmü onayan Dairemizin 21.9.1989 gün ve 1989/2100-3755 sayılı ilamı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davada Nevcihan tarafından, davalı Hikmet'e yapılan satış vaadi sözleşmesinin bozulmasına dair 22.1.1986 gün ve 4965 nolu fesihnamenin iptali istenilmişir. Mahkemece dava rededilmiştir.
Uygulamada tapuya şerh verilek güçlendirilmiş bulunan satış vaadi sözleşmelerinin İİK.nun 277 ve devamı maddelerinde öngörülen iptal davalarına konu edilebileceği kabul edilmektedir. Bu nedenle böyle bir işlemin ve bunun iptaline yönelik tasarrufun da dava edilebileceği tartışmasızdır.
Gerek satış vaadi sözleşmelerinde ve gerekse iptale konu 22.1.1986 tarihli belgede kefil olarak yer alan davalı Hakverdi işlemi yapan diğer davalının kocası olap bütün tasarufların bizzat içinde bulunmuş olup bu nedenle eşi davalı Nevcihan'la birlikte hareket etmiştir. dosyada mevcut bono şeklinde düzenmiş (10.000.000) liralık tarihsiz senedin arka yüzünün incelenmesinde senedin 22.1.1986 tarihli fesihname nedeniyle düzenlendiği ve dava konusu taşınmazın satışı halinde bedelinin 1/2 sinin davalı Hikmet'e verileceği öngörülmüştür. Oysa bahsi geçen fesihnamede satış bedeli olarak Hikmet'in ödediği (25.000.000) liranın nakden ve defaten davalı Nevcihan'dan alındığı belirtilmiştir.
Bu durumda (10.000.000) TL.lık senet hüküm kazandığı takdirde yapılan işlemin muvazaaya müstenit bulunduğu açığa çıkmaktadır.
Ancak mahkemece (10.000.000) TL.lık senetteki imzaların sıhhati araştırılmamıştır.
O halde mahkemece yapılacak iş, bu belgedeki imzalar konusunda Hakverdi ve Hikmet isticvap olunarak imzaların adı geçenlere ait olduğu hususunun saptanması durumunda işlemin muvazaaya dayalı bulunduğu kabul edilerek davanın kabulü cihetine gitmek, aksi halde davayı reddetmekten ibarettir.
Bu konularda mahkemece yeterli inceleme yapılmadan davanın reddi ve kararın Dairemizce onanması doğru görülmediğinden davacı vekilinin tashihi karar taleplerinin kabulüyle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle 21.9.1989 gün ve 1989/2100-3735 sayılı daire kararımızın kaldırılarak mahkeme kararının davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde tashihi karar talebinde bulunan davacıya geri verilmesine, 26.1.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.