 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1989/2547
K: 1990/359
T: 05.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın (Zonguldak Asliye 1. Hukuk Hakimliği)nce görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 27.12.1988 tarih ve 298-609 sayılı hüküm davacı vekili ile davalı Ami vekili tarafından temyiz edilmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalılardan Ali'nin deniz üstteğmeni iken yabancı uyruklu kadınla evlendiği için istifa etmiş sayılarak 5434 sayılı Yasa'nın 87/b maddesi gereğince yükümlülük süresinin eksik kalan bölümü ile orantılı olarak öğrenim giderlerinin 4 katı olan 52.747.251 TL.nın her iki davalıdan yasal faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalılar vekili, kefaletnamede sorumluluk limiti ve miktarı belirtilmediğinden geçersiz olduğunu, istemin fahiş bulunduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece kararı davacı vekili ile davalı Ali vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, özellikle taahhüt senedinde temerrüt faizinin hangi tarihten başlıyacağına dair bir hüküm mevcut olmadığından 5.6.1957 tarih ve 2/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince yükümlünün hizmeti ile ilişkisinin kesildiği 28.2.1985 tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre davalılardan Ali vekilinin buna ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2 - Davacı Hazine vekilinin temyizine gelince, davalı Hüseyin'in yüklenme senedi altına müteselsil borçlu olarak imza ettiği 12.4.1982 tarihli taahhütnamede aynen "Ali'nin yüklenme senedindeki taahhütlerine aykırı hareket etmesi ve bu sebeple istifa etmiş sayılması halinde adına tahakkuk edecek masraf ve tazminatlnarı faizleriyle birlikte müteselsil borçlu sıfatıyla ödeyeceğini kabul ve taahhüt ederim" yazılıdır. Gerçekten bu taahhütnamenin kefalet şeklinde nitelendirilmesi halinde mahkemece de kabul edildiği üzere sorumluluk sınırı herhangi bir miktar ile belirlenmediği için BK.nun 484. madde hükmü gereğince geçersiz sayılacağı doğrudur. Ancak anılan taahhütnamenin kefaletname olduğu hususunda herhangi bir kaydı içermediği ortadadır.
Öte yandan, hakim tarafların kullandıkları sözcük ve deyimlerle bağlı olmaksızın Türk kanunlarını uygulamak ve haiz olduğu genel ve hukuki bilgilerle maddi olguyu hukuksal açıdan tanımlamak ve nitelendirmek durumundadır. Yukarıda metni aynen yazılan taahhütnameden amaç, ABD gönderilmek suretiyle Devlet adına öğrenim yapan yükümlünün yurt dışında veya yurda döndükten sonra yüklenme senedinde açıkca ifade edildiği gibi zorunlu hizmet süresini ikmal etmeden yabancı uyruklu kadınla evlenmemesini sağlamaktır. Böylece diğer davalı Hüseyin duraksamaya yer vermiyecek biçimde öğrencinin bu konudaki fiilini taahhüt etmiş olmaktadır. BK.nun 110. madde hükmü gereğince bir üçüncü şahsın fiilini başkasına taahhüt eden kimse, bu üçüncü kişi tarafından taahhüdün ifa edilmemesi halinde zarar ve ziyan tediyesine mecbur tutulabilir.
Mahkemenin bu yönleri gözetmeksizin adı geçen Hüseyin hakkındaki davayı şekil eksikliği nedeniyle reddetmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda 1. bendde açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddine, 2. bendde yazılı sebepten dolayı hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 11.000 TL. duruşma vekillik ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazla anılan temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı Ali'ye geri verilmesine, 5.2.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.