 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1988/4293
K: 1989/461
T: 07.02.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın Adana 5. Asliye Hukuk Hakimliğince görülerek reddine dair verilen 2.3.1988 tarih ve 950-175 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla (...) gereği konuşulup düşünüldü: Davacı vekili 17.12.1984 tarihli dava dilekçesinde;
KARAR : Müvekkilinin, öz babası Abdullah A.'ın, annesinin ölümü ile davalı Safiye A.'la evlendiğini ve bu evlilikten diğer davalı Edip A.'ın doğduğunu; Hadılı köyünde olup tapunun 1526-1527 sayılı parselleri için açılan alacak davasının karara bağlandığını, borçlu baba Abdullah A. hakkında icra kanalıyla takibe başladıklarını, üvey anne ile kardeşlerinin baskısı ile bütün malların kaçırıldığını iddia ederek, 1525 ve 1528 sayılı parsellerdeki tasarrufların alacakları miktarında iptal edilmesini İcra ve İflas Kanunu'nun 277,278,279 ve 280. maddelerine dayanarak talep etmiştir. Bu davada, borçlu baba Abdullah A. davalı olarak gösterilmemiştir.
Davalılar üvey kardeş Edip A. ve üvey anne Safiye A. vekilleri 11.1.1985 tarihli davaya cevap dilekçesinde;
Ne borçlunun ne de müvekkillerinin kötüniyet ve ısrar kasıtlarının bulunmadığını, iptali istenen tasarrufların 1980 ve 1981 yıllarında yapıldığını, takibin 2.5.1984 tarihli ilama dayalı olduğunu, henüz mevcut olmayan borç için ızrar kastının söz konusu olamayacağını, borçlunun 1972 yılında tarlasına düşen bir uçağın husule getirdiği hasar ve bilahare yaşlanması sebebiyle, maddi durumunun zorlaştığını, bu nedenlerle üçüncü kişilere ev bu arada müvekkillerine satışlar yaptığını, İcra ve İflas Kanunu'nun 280. maddesi gereğince takibin iki yıl içerisinde yapılmadığını, İcra ve İflas Kanunu'nun 282. maddesi gereğince borçlu Abdullah A. aleyhine dava açılmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Taraflar verdikleri karşılıklı dilekçelerinde, iddia ve savunmalarını tekrar etmişlerdir. Davacı vekili, 27.2.1987 tarihli dava dilekçesinde;
Borçlu Abdullah A.'ı davalı göstermek suretiyle, iddialarını tekrarla ilk dava ile bu davanın birleştirilmesini istemiştir.
Mercii hakimliği de 29.4.1987 tarihli kararı ile bu davanın ilk dava ile birleştirilmesine karar vermiştir.
Yapılan sorgulama sonucunda, mercii hakimliği, ilk davanın, İcra ve İflas Kanunu'nun 280. maddesi hükmüne göre alacaklının iki yıl içinde borçlu hakkında takip yapmaması, ikinci davanın ise, H.U.M.Kanun 45. maddesinde öngörülen durumun mevcut bulunmaması, dava değerine göre mahkemenin görevli olmaması ve İcra ve İflas Kanunu'nun 284. maddesine göre de beş senelik sürede açılmaması nedenlerine dayanarak dinlenemeyeceğini kabulle, davanın reddine karar vermiştir. Mercii kararı, süresinde davacı vekili tarafından edilmiştir.
Davacı oğul Bilal A. ile davalı borçlu baba Abdullah A. 2 Mart 1979 tarih ve 9033 numaralı noter senedi ile "Karşılıklı Taahhütname" olarak isimlendirdikleri sözleşmede; müşterek murisleri Atike A.'dan kendilerine intikal eden ve bu tarihte borçlu Abdullah A.'ın tecavüzünde bulunan iki adet gayrimenkuldeki Bilal A.'a ait hisseleri, 30.3.1979 tarihinde terk ve teslim edeceğini, etmediği takdirde 100.000 TL. tazminat ödeyeceğini kararlaştırmışlardır.
Davalı borçlu baba Abdullah A.'ın bu sözleşmeye uymaması nedeniyle davacı oğul vekili, 3.11.1980 tarihli dilekçe ile açtığı davada sözleşmede söz konusu edilen gayrimenkullere vaki müdahalenin men'ini ve 520.000 TL. ecrimisil ile sözleşmede yazılı 100.000 TL. cezai şartın tahsilini talep etmiştir.
Yapılan yargılama sonucunda, vazgeçme nedeniyle elatmanın önlenmesi davası reddedildi; 234.443 TL. ecrimisil ile 50.000 TL. sı cezai şarta 2.5.1984 tarihinde hükmedildi.
Bu ilama dayanarak davacı, davalı borçlu hakkında 14.6.1984 tarihinde takibe geçtiği ve 30.11.1984 tarihinde de davalı borçlu hakkında aciz belgesi verildi.
Davalı borçlu, davaya konu 1525 ve 1528 parsel sayılı taşınmazları 24.7.1980 ve 4.11.1981 tarihlerinde ikinci karısı davalı Safiye A. ile bundan olan oğlu davalı Edip A.'a satmak suretiyle devir etmiştir.
Ayrıca, davacı Bilal A., davalı Abdullah A.'la müşterek murisleri anne Atike A.'dan kalan hisseli taşınmazlar hakkında 1975 senesinde şuyuun giderilmesi davaları da açmıştır.
Yukardaki açıklamalar ve tüm dosya içeriğinden, davacı ile davalı borçlunun müşterek murislerinden kalan taşınmazlar sebebiyle ve sonradan davalının tekrar evlenmesi ve bu evlenmeden çocuklar olması nedeniyle aralarının açıldığı, davalı borçlunun da, hisseli taşınmazlara haksız tecavüzleri sebebiyle ve 2 Mart 1979 tarihli sözleşme gereğince davacının kendisinden alacaklı duruma geleceğini düşünerek ve bu alacaklarını vermemek için ve kendisi ile uyuşmazlık çıkartan oğlu davacıyı ızrar kasdiyle, dava konusu taşınmazları davalı karısı ile oğlu'na devir ettiğine, 30.11.1984 tarihli kesin aciz belgesi nedeniyle de ödeme gücünü kaybettiğine ve iyiniyetle bir kişiden beklenilmeyecek tasarruflarla mevcudunu eksilttiğine, davalı üçüncü kişiler eş ve çocuğun da bu durumları bilmemelerinin hayatın olağan akışına aykırı düşeceğine, kaldı ki İcra ve İflas Kanunu'nun 280. maddesindeki alacaklı yararına olan karinenin de olayımızda gözönünde tutulması gerekmesine göre, İcra ve İflas Kanunu'nun 280. maddesinin 2. fıkrası hükmü gereğince, davalı borçlunun, dava konusu taşınmazlarla ilgili tasarrufları batıldır.
Olayımızda, hak düşürcü süre, İcra ve İflas Kanunu'nun 284. maddesi hükmünde öngörülen beş senedir.
İlk tasarrufun tarihi 24.7.1980 olup ilk dava 17.12.1984 tarihinde 4 sene 4 ay 23 gün sonra açılmış bulunmasına göre, hak düşürcü süre dolmamıştır.
Her ne kadar, ilk davada borçlu Abdullah A. İcra ve İflas Kanunu'nun 282. maddesi hükmü gereğince davalı olarak gösterilmemiş ise de, açılan ve mahkemece birleştirilen ikinci dava ile bu usuli işlem tamamlamıştır.
Bu durumda olayımızda, İcra ve İflas Kanunu'nun 280. maddesinin 2. fıkrası hükmünd öngörülen koşulların gerçekleşmiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istemi doğrultusunda, davanın kabul edilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (...) 7.2.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.