 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1988/2502
K: 1989/1490
T: 27.03.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın, (İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce görülerek mahkeme ilamında belirtilen gerekçelere binaen verilen 8.3.1988 tarih ve 626-152 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki taraflar vekillerince istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı kooperatif vekili, davalının yapımını üstlendiği 9 blok halindeki 90 dairelik inşaatı tamamlamadığını, buna rağmen idareci olan diğer davalılarla anlaşarak istihkaktan fazla ödemeler yapıldığını ileri sürmüş ve kalemleri dava dilekçesinde belirtilen fazla ödemeden dolayı sonuç itibariyle 47.531.472 TL.nin tahsilini dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, bu inşaattan dolayı müvekkilinin alacaklı olduğunu bunun için İstanbul Asliye 4. Hukuk Mahkemesi'nde dava açtıklarını ileri sürmüştür.
Gerçekten tarafların iddia ve savunmalarından ve dosyaya ibraz edilen bilirkişi kurulu raporundan davalının daha önce İstanbul Asliye 4. Hukuk Mahkemesi'nde 1986/37 esas sayıda dava açtığı ve bu davada iş sahibi kooperatiften 94.066.800 TL. istihkak bakiyesinin dava edildiği anlaşılmaktadır.
HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 45/3. maddesinde davaların aynı sebebten doğmuş olması veya biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması halinde davalar arasında bağlantının (irtibatın) varlığı kabul edileceği öngörülmüştür. Burada önemli olan husus, her iki davanın görülmekte olduğu mahkemelerin yasal deyimiyle "Aynı mahkeme" olup olmadığını saptamaktır. Çünkü mahkemeler aynı ise her ikisinde görülmekte olan davalar arasında yukarda açıklandığı üzere bir bağlantı mevcut olduğu takdirde, davanın her aşamasında mahkemece istek üzerine veya kendiliğinden birleştirme kararı verilebilir.
Öte yandan; 26.4.1340 tarihli, 69 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 469 numaralı Mehakemi Şer'iyenin İlgasına ve Mehakim Teşkilatına Ait Ahkamı Muaddil Kanunun 1. maddesinde, bulundukları ilçenin adıyla anılmak üzere her ilçede bir Asliye Mahkemesi kurulacağı belirtilmiş, aynı Kanunun 2. maddesinde ise "icabeden yerlerde Mehakimi asliye Müteaddid devaire taksim olunur" hükmüne yer verilmiştir. Görülüyor ki herhangi bir ilçede birden çok Asliye Mahkemesinin kurulmuş olması, bunların ayrı ayrı mahkemeler şeklinde olmayıp, duyulan ihtiyaç nedeniyle iş bölümü esasına göre kurulmuş olmaktadır. Böyle olunca yukarıda sözü edilen her iki Asliye Mahkemesinin aynı mahkeme olarak kabul ve mütalaası gerekir.
Bundan başka, somut olayda açılan davalardan biri hakkında verilecek kararın diğerini etkileyeceği iş bu dosyaya ibraz edilen 1986/37 esas sayılı diğer dava ile ilgili bilirkişi kurulu raporunun içeriğinden anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemenin istek olmasa dahi davanın daha önce açılan 1986/37 esas sayılı dava ile birleştirmesine karar vermesi gerekirken yazılı olduğu şekilde ödetme kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden taraflar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 11.000 TL duruşma vekillik ücretinin davalı Atilla'dan alınarak davacıya verilmesine, vekili duruşmaya gelmeyen davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, ödedikleri temyizs peşin harçlarının istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 27.3.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.