 |
T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi
E: 1988/1868
K: 1989/2374
T: 16.05.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davanın İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince görülerek mahkeme ilamının belirtilen grekçelere biaen verilen 22.2.1988 tarih ve 1995/456 - 1988/63 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki taraflar vekillerince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı karşı davalı vekilleri Avukat Haydar Kaya ve Avukat Metin Şekercioğlu ile davalı-karşı davacı vekilleri Avukat Hürrem Fila ve Avukat Kemal Sarıibrahimoğlu geldiler. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplerin ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, özellikle taraflar arasında yapılan esas ve ek sözleşmeler karşılıklı taahhütleri içermekte olup amaç üstlenilen işin sözleşme hükümlerine ve hukuk kurallarına uygun gerçekleştirilmesidir. Tarafların 12 Blok halinde 360 konutun ve çevre düzenlemesinin anahtar teslimi inşaatı hususun da anlaşmışlardır. İşin götürü bedeli yükleniciye 128 daire karşılığı kooperatife ortak kaydettirmek ve buna ilaveten 499.047.310 TL. olup buna göre iş programı düzenlenmiş ise de 5.11.1982 ve 28.3.1983 tarihli ek sözleşmelerle ilave işler verildiğinden iş programının düzenlendiği şekilde uygulanması imkansız bir hal almıştır. Oysa davacı kooperatif fesih nedeni olarak yapılan ihtarlara rağmen yüklenicinin de programını yazılı olduğu düzeyde gerçekleştirmediğini göstermektedir. Gerek hakem önünde davanın görüldüğü sırada, gerekse mahkemece iki ayrı kurula yaptırılan bilirkişi incelemelerine ait raporlarda sözleşme dışı işlerin hesaba katılması halinde kişi inşaatın iş programı önünde yürütüldüğü tesbit edilmiştir. Bundan başka yüklenicinin acze düştüğü iddiası da varid değildir. BK.nun 82. maddesinde açıklandığı üzere yüklenicinin aciz halinde olması durumunda iş sahibinin haklarının öncelikle tehlikeye düşmüş olması gerekir. Bunun için iş sahibinin yükleniciden teminat göstermesini istemesi, bunu sağlamak bakımından uygun bir süre tanıması, ancak bu teminatın gösterilmediği takdirde fesih hakkının doğacağı öngörülmüştür. Olayda bu yasal koşullar gerçekleşmiş değildir. Bu konunun hakimin sahip olduğu genel ve hukuku bilgi ile çözümlenmesi olanağı vardır. Nitekim mahkemece konu ayrıntıları ile incelenmiş ve davacı kooperatifin yüklenicinin aczine dayanan fesih sebebinin olayda mevcut olmadığı doğru olarak kabul edilmiştir.
O halde davacı kooperatifin yukarda açıklanan nedenler karşısında akdi haksız surette feshettiği yolundaki mahkeme kabulü doğru olup diğer uyuşmazlıkların bu açıdan hareketle ve yasal koşullar içinde çözümlenmesi gerekeceğinden davacı kooperatif vekillerinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddine, davalı ve karşılık davacı yüklenici vekilinin ise aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davanın Hakem önünde görüldüğü sırada alınan 21-22.8.1983 tarihli bilirkişi kurulu raporunda mahallinde yapılan ölçümleme esas alınarak yüklenicinin işten el çektiği tarihte inşaatın yapılan kısmının tüm işe oranı fiziksel olarak % 42.76 olduğu tesbit edilmiş, mahkemece yaptırılan incelemeye ait 26.1.1987 tarihli bilirkişi kurulu raporunda da gerçekleştirilen inşaatın % 42 olduğu belirtilmiştir. Her iki raporun gidiş yolları ayrı olmasına rağmen fiziki oran açısından birlik arzetmektedir. Bilindiği gibi bedeli götürü olarak kararlaştırılan inşaatlarda yüklenici herhangi bir nedene dayanarak bedelin arttırılmasını isteyemez. İşin tamamlanmaması durumda da aynı kuralın uygulanması ve yüklenicinin işi bıraktığı tarihte gerçekleştirilen inşaatın tümüne nazaran fiziki oranına göre istihkakının hesaplanması zorunludur. Kuşkusuz götürü bedeli saptanmasında gerek ayın gerekse nakit vs. şeklinde yapılması öngörülen tüm ödemelerin akdin feshedildiği tarih itibariyle değerlendirilmesi gerekecektir.
Somut olayda, yukarda açıklandığı üzere yapılan iş tutarının % 42 olduğu saptanmış olup bu konuda bilirkişi kurulu raporları arasında bir çelişki bulunmadığı halde hükme dayanak yapılan 22.9.1987 tarihli bilirkişi raporunda hiçbir dayanak gösterilmeden hesaplanan % 39.35 oranı üzerinden yüklenici istihkakına hükmedilmesi yanlıştır.
3- Bir önceki bendde belirtildiği üzere götürü bedel hesabedilirken yükleniciye ödenmesi sözleşmelerle kabul edilen tüm bedellerin gözönünde bulundurulmasında ve toplamının alınmasında zorunluluk vardır. Bu uygulamada yüklenicinin de alacağının musecel olduğu tarihteki piyasa fiyatları esas alınmalıdır. Somut olayda iş sahibi kooperatif 9.5.1983 tarihindeki akdi feshettiğine göre yüklenici alacağının diğer bir deyimle götürü bedelin bu tarih itibariyle hesablanabileceği yasa gereğidir. (BK. 108. md. - 365. md.)
Dosyada mevcut bilirkişi raporlarında yükleniciye verilmesi kararlaştırılan 128 adet bağımsız bölümün anılan tarihteki rayiç değerlerinin duraksamaya yer bırakmıyacak şekilde saptanmadığı anlaşılmaktadır. Esasen bu konuda 21.8.1983 tarihli raporda herhangi bir hesap şekli mevcut olmadığından mahkemece elde edilen 26.1.1987 tarihli rapor ile 22.9.1987 tarihli rapor arasında önemli derecede çelişkiler ortaya çıkmıştır. Öte yandan konu tamamen teknik yönlere ilişkindir. O halde rayiç değerlerin takdirinde mahkemece hükme dayanak yapılan 22.9.1987 tarihli rapordaki bilirkişilerden hukukçu ve muhasebecinin yetkili olduğu söylenemez. Bu nedenle bu işten anlayan kişilerden oluşturulacak yeni bir bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılmalı ve anılan ilkeler doğrultusunda hüküm kurulmalıdır.
Dava kalemleri arasında iş sahibi kooperatifin sözleşmeyi haksız sürette feshettiği ileri sürülerek yaptırılmayan işlerden dolayı uğranılan kar mahkumiyetinin ödetilmesi istemi de yer almaktadır. Yukarda 1. bendde belirtildiği üzere iş sahibi kooperatifin sözleşmeyi haksız surette feshettiği subuta ermiştir. Bu itibarla BK. 369. madde hükmü gereğince kooperatif yapılmış olan kısmın bedelini vermekle beraber yüklenicinin zarar ve ziyanını da en üst düzeyde ödemek zorundadır. Yaptırılmayan işlerin miktar ve bedeli ile bunlardan sağlanacak olumlu zararın tesbiti bir önceki bendde açıklandığı üzere tamamen teknik bir konudur. Öte yandan bu konuda hükme dayanak yapılan 22.9.1987 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile 26.1.1987 tarihli rapor arasında esasa ilişkin önemli derecede çelişki mevcuttur. Bu konuda 21.8.1983 tarihli kurul raporunda herhangi bir inceleme yapılmamıştır. O halde bir önceki bendde açıklanan ve yeniden oluşturulacak bilirkişi kuruluna olumlu zarar açısından yeniden inceleme yaptırılmalı, tarafların iddia ve savunmaları Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde bilirkişilerce değerlendirilmeli ve sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
SONUÇ : Yukarda 1. bendde açıklanan nedenlerle davacı ve karşı davalı kooperatif vekilinin bütün, davalı ve karşı davacı yüklenicinin sair temyiz
itirazlarının reddine, hükmün 2, 3, 4. bendlerde gösterilen nedenlerle temyiz eden davalı ve karşı davacı yüklenici yararına BOZULMASINA, 6.500 TL. duruşma vekalet ücretinin davacı ve karşı davalı kooperatiften alınarak davalı ve karşı davacı yükleniciye ödenmesine, istek halinde fazla alınan temyiz peşin harcının davacı-karşı davalı kooperatife, ödediği temyiz peşin harcının da davalı-karşı davacı yükleniciye iadesine, 16.5.1989 gününde oybirliğiyle karar verildi.