Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 2006/8827
K: 2006/10582
T: 09.10.2006
KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ
SÖZLEŞMENİN ŞEKLİ
GÖREVLİ MAHKEME

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


İçtihat Özeti: Kural olarak taşınmaz mülkiyetinin nakline ilişkin sözleşmelerin resmi biçimde olması gerekmekte ise de; yüklenici, arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca kendisine bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümü kazanacağı şahsi hakkın temliki suretiyle ve yazılı olmak koşuluyla 3. kişiye temlik etmişse, Borçlar Kanunu 163. maddesinin yazılı yapılmasını öngördüğü sözleşmeye dayanarak 3. kişi bağımsız bölümün adına tescilini isteyebilir.
4077 sayılı Yasa açısından önemli olan, davanın taraflarının bu Yasanın 3. maddesinde tanımları yapılan kişiler olması, yerine getirilmesi istenen hakkın da yasada tanımlı tarafları ilgilendirme sidir. Yasa kapsamında bir mal veya hizmetin resmi veya adi yazılı şekle uyularak yapılmasının mahkemenin görevinin belirlenmesinde önemi yoktur.
(4721 s. MK m. 706)
(818 s. BK m. 163, 213)
(4077 s. TKK m. 3, 23)
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.03.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptal tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; mahkemenin görevsizliğine dair verilen 30.03.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Recep vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, yükleniciden 24.11.1999 günlü adi yazılı sözleşmeyle satın alınan bağımsız bölümün tescili, olanaklı görülmezse bağımsız bölümün değeri olan 150,000,00 YTL'nin davalılardan tahsili istemiyle Tüketici Mahkemesinde açılmıştır.
Mahkemece, dayanılan ve mülkiyet naklini gerektiren sözleşme adi yazılı yapıldığından, geçersiz olan bu sözleşmeye dayalı olarak Tüketici Mahkemelerde tescil istemiyle dava açılamayacağından görevsizlik kararı verilmiş, hükmü davalılardan Recep temyiz etmiştir.
Gerçekten, mahkemece doğru olarak saptandığı üzere taşınmaz mülkiyet naklini gerektiren sözleşmeler, resmi biçime uyularak yapılmadıkça Türk Medeni Kanunun 706 ve Borçlar Kanununun 213. maddeleri hükümlerince geçersizdir. Kural olarak bu sözleşmeye dayanılıp tescil isteminde bulunulamaz. Kural bu olmakla birlikte; yüklenici, arsa sahibi ile aralarında var olan arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapmakta olduğu inşaattaki kendisine bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümü kazanacağı şahsi hakkın temliki suretiyle ve yazılı olmak koşuluyla 3. bir kişiye temlik etmişse Borçlar Kanununun 163. maddesinin yalnızca yazılı yapılmasını öngördüğü bu sözleşmeye dayanarak şahsi hakkı temellük eden 3. kişi bağımsız bölümün adına tescilini isteyebilir. Bunun gibi aynı zamanda arsa sahibi olan yükleniciden adi yazılı sözleşmeyle bağımsız bölüm satın alınmış ve edimleri karşılıklı olarak tümüyle veya reddedilemeyecek oranda yerine getirilmişse, şekil eksikliğini ileri sürmenin Türk Medeni Kanununun 2. maddesindeki dürüst davranma kuralıyla bağdaşmayacağı 30.09.1988 tarih 2/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararıyla kabul edilmiştir. Demek ki, kural olarak taşınmaz mülkiyeti geçirme borcu yüklenen sözleşmelerin resmi biçimde yapılması gerekmekte ise de, somut olayın özelliğine göre biçim koşuluna uyulmadan yapılan bazı sözleşmelerde ilgilisine hak kazandırmaktadır.
Mahkemece, davacının dayandığı 24.11.1999 günlü sözleşme ile davalı yüklenicinin dava dışı arsa sahipleriyle yaptığı arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesinde kendisine bırakılması kararlaştırılan bir bağımsız bölümü, davacıya şahsi hakkın temliki suretiyle devretmiş olup olmadığı ve ya yüklenicinin aynı zamanda arsa sahibi sıfatıyla yapmakta olduğu bir binadan bağımsız bölüm satmışsa bu satışın az yukarıda sözü edilen 30.09.1988 tarih ve 2/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı kapsamında bulunup bulunmadığı, davalıların savunmaları saptanarak ve delilleri istenip toplanarak araştırılıp incelenmemiş, 24.11.1999 günlü sözleşmenin geçersiz olduğuna yetersiz olan bu incelemeyle karar verilmiştir.
Yukarıda yazılanların varlığı halinde açılmış bulunan davanın Tüketici Mahkemesinin görev alanına gireceğinde hiçbir duraksama olmamalıdır. Çünkü, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasada 4822 sayılı Yasanın 3/c maddesiyle değişiklik yapılarak «konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar» da tüketicinin korunması hakkındaki yasa kapsamına alındığından aynı Yasanın 23. maddesine göre bu yasanın uygulamasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemesinde görülmesi zorunludur.
Diğer taraftan, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması hakkındaki yasa açısından önemli olan, davanın taraflarının bu yasanın 3. maddesinde tanımları yapılan kişiler olması, yerine getirilmesi istenen hakkın da yasada tanımlanan satıcı ile yine yasada tanımı yapılan tüketiciyi ilgilendirmesidir. Yoksa yasa kapsamında olan bir mal veya hizmetin resmi veya adi yazılı şekle uyularak yapılmasının, mahkemenin görevini belirlemesi açısından bir önemi yoktur. Esasen 4077 sayılı Tüketicinin Korunması hakkındaki Kanunda konut satışı söz konusu ise ve satış resmi biçimde yapılmışsa satışla ilgili olarak çıkan uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemelerinde, adi yazılı biçimde yapılan satışlardan çıkan uyuşmazlıkların ise, Genel Mahkemelerde görüleceğine dair özel bir hüküm de yoktur. Satışın adi yazılı veya resmi biçim koşuluna uyularak yapılmış olup olmamasının sonuçlarını hiç kuşkusuz görevli mahkeme değerlendirecektir. Mahkemenin emsal nitelikte gördüğü Yüksek 13. Hukuk Dairesinin ilamlarındaki uyuşmazlık, tapulu bir taşınmazın maliki tarafından tapu ile değil, haricen satımından kaynaklanmış olduğundan somut uyuşmazlık ile benzerliği yoktur.
Dava konusu uyuşmazlıkta 24.11.1999 günlü sözleşmeyle satılan konut nitelikli bağımsız bölüm olduğuna satıcı yüklenicinin ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketici konumundaki davacıya konut amaçlı taşınmaz mal sattığına göre bir ayrım yapılmaksızın yine de davanın Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerekir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yazılı olduğu şekilde görevsizlik kararı verilmesi bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün (BO Z ULMASINA), peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 09.10.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini