 |
T.C
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E: 2004/3005
K: 2004/4485
T: 07.06.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- MAL AYRILIĞI REJİMİ
- KATKI PAYININ BELİRLENMESİ
- TAPU İPTALİ
4721 s. MK/706
1086 s. HUMK/293
Davacı M. U. vekili tarafından, davalı R. U. aleyhine 17.2.2002 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil veya bedel istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 23.1.2004 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Davacı, davalı ile evlilik birliğinin devam ettiği süre içinde ortak kazançları ile alınan nizalı taşınmazların tapuda davalı adına kaydedildiğini belirterek tapunun iptali ile 1/2 paylarının adına tesciline bu mümkün olmadığı takdirde nizalı yerlerin rayiç değerlerinin ve bankadaki paranın 1/2 sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, nizalı yerlerin alımına davacının hiçbir katkısı olmadığını, davacının yurt dışında çalışmadığını savunmuştur.
Mahkeme davanın reddine karar vermiş, hükmü davacı vekili temyize getirmiştir.
1- Öncelikle, davacının tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin temyiz itiraz larının incelenmesi gerekir.
7.10.1953 tarih 7/8 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere, sicilde eşlerden biri adına kayıtlı bulunan bir taşınmazın, gerçekte kendi namına satın alınması gerektiğini ve bedelini de kendisinin verdiğini ileri sürerek kaydın adına tescilini isteyen diğer eşin bu isteğinin kabul edilebilmesi için, aralannda Medeni Kanun'un dava tarihindeki yürürlükte bulunan 706. maddesi hükmüne göre, düzenlenmiş resmi bir sözleşme bulunduğunun kanıtlanması gerekir. Böyle bir sözleşmenin varlığının kanıtlanamaması durumunda davacının mülkiyet aktarımı için geçerli bir nedene dayandığından sözedilemez ve davası hukuki sebepten mahrum bulunduğundan ayın isteyemez. Salt bedelin davacı tarafından ödenmiş olması veya eşler arasında temsil ilişkisinin bulunması kaydın iptalini gerektirmez.
Eldeki davada, davacı resmi şekilde yapılmış belgeye dayanmadığı için tapu iptali ve tescil isteğinin reddine karar verilmesi sonucu itibariyle doğru olduğundan davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Davacının ikinci kademedeki katkı payına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Kan koca arasında mal ayrılığı rejiminin bulunması Borçlar Kanunu uyarınca sözleşme ilişkisinin kurulmasına engel değildir. Evlilik birliği kurulurken bunun ömür boyu süreceği düşüncesi hakimdir. Bu düşünce nedeniyle de ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla eşlerin birlikte yatırım yapmaları yaşamın olağan akışıdır. Karşılıklı güvene dayalı olarak kurulan evlilik birliği içerisinde eşlerin aralarındaki hukuki ilişkiyi yazılı sözleşmeyle bağlamaları beklenemez. Yukarıda anılan İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde gösterildiği gibi eşler arasında sözleşmenin bulunduğu HUMK.nun 293. maddesi uyarınca kanıtlanabilir. Bu sözleşmeye aykırı davramlması nedeniyle tazminat istenmesini önleyen yasal bir düzenleme bulunmamaktadır.
Somut olayda taraflar 3.9.1976 tarihinde evlenmişlerdir. Davacının yurt dışında belli dönemlerde sözleşmeli olarak çalıştığı dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Tanıklar da bu iddiayı doğruladıkları gibi davacının ziynetlerini satarak dava konusu 594 parsel sayılı taşınmazdaki 4 katlı binanın 2. katını tamamladığını, hatta davacının geçirdiği trafik kazası nedeniyle sigortadan ödenen bedelinde davalı tarafından alındığını beyan etmişlerdir. Bu durumda davacının da taşınmazların alınmasına özellikle 594 parsel sayılı taşınmazdaki binanın 2. katının yapılmasına katkıda bulunduğu bellidir. Dolayısıyla katkısı oranında alacak talep etmeye hakkı vardır. Mahkemece yapılacak iş; tanık beyanlarına, tarafların taşınmaz alımından önceki sosyal ve ekonomik durumlarına, gelir miktarlarına ilişkin kayıtlan getirterek ve araştırma yaparak taşınmaz alımındaki katkı oranlarım belirlemek, gerekirse bu hususta bilirkişiden rapor almak ve sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
Bu hususlar dikkate alınmadan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlannın kabulü ile usul ve yasaya aykırı hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca ilamın tebliğinden itibaren 15 günlük karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 7.6.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.