 |
T.C
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E: 2004/2724
K: 2004/3704
T: 06.05.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- GEÇİT HAKKI
- HUSUMET
- KOMŞUL UK HUKUKU
- FEDAKÂRLIĞIN DENKLEŞTİRİLMESİ
4721 s. MK/747, 748
Davacı M.D. vekili tarafından, davalı İ.D. aleyhine 14.5.2002 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 7.3.2003 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Türk Medeni Kanunu'nun 747'inci maddesi uyarınca geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Geçit hakkı davalarını, genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunmasına rağmen mevcut bu yol ile ihtiyacı karşılanmayan taşınmaz maliki açabilir.
Bunlardan ilkine mutlak geçit ihtiyacı veya geçit yoksunluğu, ikincisine nisbi geçit ihtiyacı veya geçit yetersizliği denilebilir.
Geçit ihtiyacı olan kişi, davasını öncelikle taşınmazların önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun taşınmaz malikine karşı ve daha sonra bundan en az zarar görecek olana yöneltilmesi gerekir.
Geçit hakkı verilmesi isteğine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından, leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmazın müşterek mülkiyete konu olması halinde, paydaşlardan bir ya da bir kaçı dava açabilir.
Ülkemizde arazi düzenlemesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın doğrudan yol ihtiyacının karşılanmamış bulunması, geçit davalarının kaynağını oluşturmaktadır. Mahkemece uygun geçit yeri saptanırken öncelikle taraf yararlarının gözetilmesi ilkesi gözönünde tutulmalıdır. Geçit hakkı, taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, bir anlamda özünü komşuluk hukukundan almaktadır denilebilir. Bunun doğal sonucu olarak da yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri de esas alınmalıdır.
Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı, davacının sübjektif arzularına göre değil objektif esaslara göre belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi de gözetilmelidir.
Bu nedenlerle de bir taşınmaz için 2,5-3 metre genişliğindeki bir yolun yeterli olacağı kabul edilmelidir.
Davacı yararına tesis edilen geçidin, genel yola kesintisiz ulaşması sağlanmalıdır.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel de yine objektif kriterlere, taşınmazın niteliğine göre atanacak bilirkişiler aracılığı ile saptanmalıdır. Saptanan bu bedel, hükümden önce depo ettirilmeli, böylece geçit bedelinin geç ödenmesinden doğabilecek sakıncalara meydan verilmemelidir. Aksinin kabulü, maddenin amacı ile de çelişir.
Kurulan geçit hakkının Medeni Kanun'un 748/3. maddesi uyarınca Tapu Siciline kaydı da gereklidir.
Davanın niteliğLgereği, yargılama giderleri de davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Davacı 441 parseli lehine, davalının 440 parselinden geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuş, Mahkeme 440 parselden geçit hakkı tesisine karar vermiş, hükmü davalı temyiz etmiştir.
Yapılan inceleme sonunda; yukarıda kısaca belirtilen ve geçit hakkı davalarında dikkat edilecek ilkeler doğrultusunda, mahkemece yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığı anlaşılmıştır. Şöyle ki;
Somut olayda mahkemece mahallinde bilirkişiler eşliğinde yapılan keşifte ve alınan raporlarda sadece davacının geçit kurulmasını istediği bir tek güzergah incelenmiştir. Oysa geçit irtifakı kurulurken, tüm alternatifler belirlenmeli, bu alternatifler objektif kriterlere uygun olarak değerlendirmeye tabi tutularak, tercih edilme ve edilmeme nedenleri açıklanmalı, bu konuda davalının da gösterdiği yer incelenerek, en uygun güzergah belirlenmelidir.
Katlanma yükümlülüğü ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi uyarınca tüm alternatifler incelenip olumlu ve olumsuz yönleri irdelenmeden sonuca gidilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde temyiz harcının yatırana iadesine, 6.5.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.