 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 2003/7728
K: 2004/1119
T: 24.2.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KOMŞULUK HUKUKU
- İMARA AYKIRI PENCERELERİN KAPATILMASI
İçtihat Özeti: Davalının pencerelerinin imar mevzuatına aykırı yapılması başlı başına bir müdahale sayılmaz. İmar mevzuatına aykırı açılan pencerelerin kapatılması belediye veya yetkili kuruluşların görevalanına girer.
(4721 s. MK. m. 683, 737)
Davacı tarafından, davalı aleyhine 4.7.2002 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle elatmanın önlenmesi ve yıkım istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28.5.2003 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından iste nilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir. Medeni Kanunun 683 maddesi "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir" hükmü ile malikin mülkiyet hakkının hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir. Anılan Kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen "Komşu hakkı" bölümünde "kullanım biçimi" başlığı altında yer alan 737. maddesi "Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür, Özellikle; taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel adete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel adete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır" hükmü ile de malike mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıklardan sakınma ödevi yükleyerek, yasal kısıtlamalardan birisini düzenlemiştir.
Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir, Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli ört ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir, Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hakim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.
Komşuluk hukukunu öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece,kurulacak hükümde, zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; Davacı, 2664 parsel sayılı davalıya ait taşınmazdaki binanın kendisine ait 2666 parsel sayılı taşınmaza tecavüzlü olduğunu, pencerelerin de komşuluk hukukuna aykırı olarak yapıldığını ileri sürerek bu aykırılığın giderilmesini istemiştir,
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalıya ait taşınmazda bulunan binanın davacıya ait taşınmaza bakan banyo ve tuvalet pencerelerinin imar mevzuatına aykırı olarak yapıldığı gerekçesiyle kapatılmasına ve havalandırma bacası ile havalandırılmasına karar verilmiştir.
Hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davalının 2264 parsel sayılı taşınmazının çapı içinde kalan evinin davacıya ait 2266 parsel sayılı taşın maza bakan tarafa açılan banyo ve tuvalet pencerelerinin, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan bir taşkınlık yarattığı kanıtlanamamıştır. Pencerelerin imar mevzuatına aykırı yapılması başlı başına bir müdahale sayılmaz. İmar mevzuatına aykırı açılan pencerelerin, kapatılması belediye veya yetkili kuruluşların görevalanına girer. Mahkemece, bu yön gözetilmeksizin pencerelerin kapatılmasına karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda yazılı nedenlerle, davalının temyiz itirazlarınınkabulüile hükmün (BOZULMASINA), peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 24.2.2004 tarihinde oybirlıği ile karar verildi.