 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 2002/7016
K: 2002/9007
T: 27.12.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı, bir kısım davalıların murisi olan Ş. K.'in 05.10.1992 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu parsellerdeki hak ve hisselerinin satışım vaad ettiğini, taşınmazlar iştirak halinde mülkiyete konu olduğundan şimdiye kadar tescilin mümkün olmadığım ileri sürerek, öncelikle iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesini bundan sonra satıcıdan intikal eden paylara ait tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.
Bir kısım davalılar vekilleri davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece 6 sayılı parsel yönünden davanın kabulüne, bu parselde iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesine ve satıcı Şahende K...'den mirasçısı olan davalı kızı Adviye Oya K...'e isabet eden müşterek payın iptali ile davacı adına tesciline, 7 sayılı parsel yönünden ise, davacının bu parselde hissedar olmadığı ve iştirakli mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesini istemek için taraf sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davalı Adviye O. K. vekili temyiz etmiştir.
Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi ile tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Tapu kayıtlarına göre, 6 sayılı parselde bir kısım, hisse satıcı Ş. ve iki kardeşi adına verasette iştirakli olarak kayıtlı olup, ayrıca davacının da bu parselde müşterek payı vardır. 7 sayılı parsel de ise bir kısım hisse, davalılar Hakan, Betül ve Aydağ adına verasette iştirakli olarak kayıtlıdır. Davacı her iki parselde davalılar ve murisleri adına kayıtlı hisselerde iştirakçi değildir ve 3. kişidir. Ancak, iştirak halindeki taşınmazlarda, paydaşlardan birinin veya bir kısmının kendi payları için mirasçı olmayan bir kişiye yaptıkları satış vaadi sözleşmeleri, alıcı için kişisel hak meydana getirdikleri cihetle geçerlidir. Sadece iştirak hali çözülerek, müşterek mülkiyete dönüşmedikçe sözleşmelerin ifa kabiliyeti yoktur. Bununla güdülen amaç, iştirake dahil olan malın bütünlüğünün korunmasıdır. Bu itibarla, dayanak satış vaadi sözleşmesi de yasanın aradığı şekil şartlarına uygun olarak yapıldığından geçerlidir ve alıcısına kişisel hak sağlar.
İştirak halindeki mülkiyetin ne yolla sona ereceği Medeni Kanunun 631. maddesinde gösterilmiştir. Buna göre, iştirakin giderilmesi ancak paydaşların ittifakıyla tapuya başvurulması veya ortaklığın giderilmesi hususunda dava açmaları ile olanaklı olup, uyuşmazlığın mahkemece hükmen çözümlenmesi mümkün değildir. 7 sayılı parsel yönünden davanın reddine karar verilmesi bu nedenle ve sonucu itibariyle doğrudur. 6 sayılı parsele yönelik davanın da, 3. kişi olan davacının Medeni Kanunun 631. maddesi hükmüne göre, davalılar arasındaki iştirakin çözülmesini isteyemeyeceğinden reddine karar vermek gerekirken, yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Adviye Oya K... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alman temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 27.12.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi.