 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 2002/1503
K: 2002/3131
T: 24.4.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
818/m.21
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.11.1999 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, karşı dava ile satış vaadi sözleşmesinin feshi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 2.10.2001 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ( karşı davacı ) vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, 23.8.1999 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayanarak dava konusu 9351 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5 numaralı bağımsız bölümün yarı hissesi olduğunu bildirdiği 25/246 arsa payının iptali ve davacı adına tescilini istemiştir.
Davalı vekili ise, satış vaadi sözleşmesinin davalının saflığı ve müzayaka halinde bulunmasından faydalanılarak yapıldığını, gabin nedeniyle sözleşmenin geçersiz olduğunu savunmuş ve açtığı karşı davada aynı nedenle sözleşmenin iptalini talep etmiştir.
Mahkeme; tescil davasının kabulüne, kanıtlanamayan karşı davanın reddine karar vermiş, hükmü karşı davacı ( davalı ) vekili temyiz etmiştir.
Borçlar Kanunu'nun 21.maddesi "Bir akitte ivazlar arasında açık bir nispetsizlik bulunduğu takdirde eğer mutazarrırın müzayaka halinde bulunmasından veya hiffetinden yahut tecrübesizliğinden istifade suretiyle vukua getirilmiş ise, mutazarrır bir sene zarfında akdi feshettiğini beyan ederek verdiği şeyi geri alabilir. Bu müddet, akdin inikadından itibaren cereyan eder." hükmünü içermektedir.
Karşı dava ve gabin savunması sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren bir yıllık süre içerisinde ileri sürülmüş, hak düşürücü süre dolmamıştır. Diğer yandan karşı dava takip edilmediğinden işlemden kaldırılmış ise de gabin savunması davanın sonuna kadar sürdürülmüştür. Sözleşmenin hükümsüz olduğunu bildirmek için iptal davası açılması zorunlu olmayıp savunma olarak da ileri sürülmesi mümkün olduğundan, bu nedenle karşı davanın işlemden kaldırılması sonuca etkili değildir.
Anılan maddeye göre gabin sebebinin kabul edilebilmesi için müzayaka ( darda kalma ), hiffet ( toyluk ) ve tecrübesizlik ( deneyimsizlik ) içinde bulunan bir kimsenin durumundan yararlanmak suretiyle ivazlar arasında açık bir nispetsizlik bulunan bir sözleşmenin yapılmış olduğunun, başka bir deyişle subjektif ve objektif unsurların birlikte gerçekleşmiş olduğunun kanıtlanması gereklidir. Öte yandan gabin iddiası her türlü delil ile kanıtlanabilir.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz İstanbul'un Avcılar ilçesindedir. Henüz kat irtifakı kurulmamış ve tapuda arsa niteliği ile kayıtlıdır. Taşınmaz üzerinde bodrum + zemin + 3 normal ve teras kattan oluşan bir bina bulunmaktadır. Satış vaadi sözleşmesinden pay satışı yapılmış ise de sözleşme konusunun bağımsız bölüm olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Bilirkişi raporunda dava konusu 5 numaralı dairenin sözleşme günündeki gerçek değerinin 7 milyar lira olduğu bildirilmiş, satış vaadi sözleşmesinde ise satış bedeli 300 milyon lira gösterilmiştir. Gabin savunmasına karşı davacı vekili, gerçekte taşınmazın 6.500.000.000 liraya alındığını, harçtan kaçınmak amacıyla sözleşmede bedelin düşük gösterildiğini ileri sürmüş ise de bu iddiasını kanıtlayamamıştır. Sözleşmedeki değer ile bilirkişinin bildirdiği değer karşılaştırıldığında ivazlar arasında açık ve aşırı nispetsizliğin bulunduğu, böylece gabin unsurlarından objektif şartın gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Diğer yandan, 8.8.1999 tarihinde evden ayrılarak ortadan kaybolduğu babası tarafından Cumhuriyet Savcılığı'na ihbar edilen ve tanıkları tarafından saf bir kişi olduğu bildirilen 21 yaşındaki davalının, evlenme vaadinde bulunan Mustafa B. isimli kişi ile isteğiyle kaçıp birlikte yaşamaya başladığı, Mustafa'nın isteği doğrultusunda arkadaşı olarak tanıttığı davacıya dava konusu dairesi için 23.8.1999 tarihinde satış vaadinde bulunduğu, daha sonra kandırıldığını anladığı, ancak başından geçen olaylar nedeniyle bu aşamada evine dönmesi mümkün olmadığından Mustafa ile 1.11.1999 tarihinde zorunlu olarak evlendiği, kısa süre içinde baş gösteren anlaşmazlıklar nedeniyle de evlendikten on gün sonra baba evine döndüğü, halen eşi ile aralarında boşanma davasının bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir. Anlatılan bu olaylar karşısında davalının manevi müzayaka, hiffet ve tecrübesizlik içerisinde davacıya satış vaadinde bulunduğu, buna göre gabinin subjektif unsurunun da gerçekleştiği sonucuna varılmaktadır. Bu itibarla, mahkemece gabinin varlığı gözetilerek tescil davasının reddine ve karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken asıl davanın kabulü ve karşı davanın reddi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 24.4.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.