 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 2001/7808
K: 2001/8353
T: 30.11.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TAPU İPTALİ, TESCİL VEYA TAZMİNAT
- MAHKEMEYE SUNULMASI ZORUNLU BELGELER
Karar özeti: Tapu iptali, tescil veya tazminat talebiyle açılan davada, davacıların taraflar arasındaki harici sözleşmeye dayandıkları, dosyaya ibraz ettikleri sözleşme fotokopisinden, bu belgenin yalnızca tek nüsha düzenlendiği, aslının davalıya, fotokopisinin ise davacılara verildiği anlaşıldığına göre; mahkemece uyuşmazlığın, davalıların savunmaları da göz önünde tutularak ve HUMK'nun 326, 331 ve müteakip maddeleri uyarınca inceleme ve araştırma yapılmak suretiyle çözümlenmesi gerekirken, davacılar tarafından belgenin aslının ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
(1086 s. HUMK. m, 326, 331 vd.)
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 19.1.1998 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil veya alacak istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 10.7.2001 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Davacılar vekili; müvekkili davacılar Nadir ve Nevzat ile davalı Ahmet'in kardeş olduklarını, diğer davalı Mürselin ise davalı Ahmet'in oğlu olduğunu; bu üç kardeşin, müştereken biriktirdikleri para ile dava konusu taşınmazları satın aldıklarını, ancak satın alınan bu taşınmazların bir kısmının davalı Ahmet, bir kısmının ise davalı Mürsel adına tapuya bağlandığını, daha sonra 30.12.1992 tarihli "Taahhüt ve Sözleşme" başlıklı harici sözleşmeyi düzenle-, bu taşınmazların taksim edilerek her bir kardeşin ya müstakil tapuyu ya payına tekabül eden parayı almaşım kararlaştırdıklarını, ancak, davanı anlaşma gereğince işlem yapmaya yanaşmadıklarını ileri sürerek, dava konusu taşınmazlara ait tapu kayıtlarının iptali ile 1/3'er paylarla üç kardeş adına tescilini, bu talep kabul görmediği takdirde fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak şartıyla belirtilen tazminatın davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar vekili, müvekkili davalı Ahmet'in, babalarından kalan terekeyi çalıştırarak kazandığı para ile satın alınan tüm taşınmazları davacı kardeşleri ile ortak tescil ettirdiğini, ancak dava konusu edilen taşınmazların bu ortaklıkla bir ilgisi bulunmadığını, davacıların dayandığı belgenin aslının ibraz edilmesi gerektiğini, ibraz edilmediği takdirde başkaca bir araştırmaya gerek kalmaksızın davanın reddine karar verilmesinin icap ettiğini savunmuş; aşamalardaki dilekçe ve beyanlarında ise davacıların dayandığı senede gerek içerik gerekse imza açısından itiraz ettiklerini, senedin sahteliğinin söz konusu olduğunu ileri sürmüştür.
Mahkeme, dayanılan bu fotokopi belgenin aslının davacılarca ibraz edilememesi nedeniyle davanın reddine karar vermiş, hükmü davacılar vekili temyize getirmiştir.
Davacıların davada dayandıkları belge fotokopidir. Ancak davacılar bu belgenin aslının davalı Ahmet'in elinde olduğunu ve onun ibraz etmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. 30,12.1992 tarihli ve dosyada fotokopisi bulunan belgenin incelenmesinde davacılar ile davalı Ahmet arasında düzenlendiği ve bir nüsha yazılarak aslının davalı Ahmet'te kaldığı, fotokopilerinin ise davacı kardeşlerine yazıldığı ve adı geçenlerce imzalanmış olduğu görülmektedir.
Bir davada taraflardan hiçbiri, karşı yanın davayı kazanması için kendi aleyhine ve onun lehine olan bir kanıtı göstermeye zorlayamaz. Davacı ve davalı, dayandıkları kanıtlarını kendileri ibraz zorundadırlar. Ancak Usul Kanunumuz 326 ve izleyen maddelerinde senetler açısından, çeşitli olasılıkları göz önüne alarak bu kuralın bazı ayrıklarına yer vermiş ve 326. maddede sayılan belgeleri, bir tarafı kendi aleyhine bile olsa mahkemeye vermekle yükümlü kılmıştır. Anılan bu maddenin 3. bendine göre, mahkemeye sunulması zorunlu belgelerden biri de "iki taraf için müşterek olan muamele ve menfaatlere müteallik tanzim olunan vesikalar" dır. Davada dayanılan belge de bu niteliktedir.
Bir tarafın dayandığı ve mahkemeye sunulmasını istediği belgenin karşı tarafın elinde olması ve bu tarafın da belgenin elinde olmadığını bildirmesi yani inkar etmesi durumunda, sorunun nasıl çözümlenmesi gerektiği hususu 331. maddede hükme bağlanmış bulunmaktadır.
Somut olayda, yukarıda da açıklandığı üzere davacılar fotokopisini sundukları davalılarla aralarındaki ilişkiye ait sözleşmeye dayandıklarına bu fotokopi belgeden de, tek nüsha düzenlendiğinin ve aslının davalı Ahmet'te kaldığının, fotokopilerinin ise davacılara verildiğinin yazılı bulunduğunun anlaşılmasına göre, mahkemece uyuşmazlığın belirtilen HUMK. nun 326, 331 ve izleyen maddeleri çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak ve davalıların savunmaları da gözönünde tutulmak suretiyle çözümlenmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir,
Sonuç ; Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz isteğinin kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde geri verilmesine, 30.11.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.