 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2000/4512
Karar No: 2000/6600
Tarih : 24.10.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 18.8.1988 gününde verilen dilekçe ile ferağa icbar suretiyle tescil olmaz ise sözleşme bedeli ve tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davacı Fadlı D... açısından davanın açılmamış sayılmasına, Mehmet D... açısından davanın reddine, Hakkı Y...'ın katılma talebinin reddine dair verilen 23.9.1999 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili ve katılma talep eden Hakkı Y... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 24.10.2000 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden katılma talep eden Hakkı Y... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Hakkı Y...'ın sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR
Dava; satış vaadi sözleşmesine dayalı cebri tescil; bu mümkün görülmediği takdirde bedel isteğine ilişkindir.
Mahkeme; atiye bırakıldığından davacı Fadlı D...'ın davasının açılmamış sayılmasına, davacı Mehmet D... açısından kesin mehil nedeniyle davanın reddine, ayrı bir dava açmaması nedeniyle de müdahilin davayı sürdürme talebinin reddine karar vermiş, hükmü; davacılar vekili ile katılan vekili temyize getirmiştir.
Kesin mehil verilmesine dair ara kararında; "davalıların tam listesini ve adreslerini bildirmek ve masraflarını yaptırmak üzere gelecek celseye kadar kesin mehil verilmesine" karar verilmiştir.
Hakimin süre tayin ederken; tarafların durumunu dikkate alması, olayın özelliklerine uygun, yoruma ihtiyaç bırakmayacak ve ilgilisi tarafından kolaylıkla anlaşılacak derecede açık, sade ve sınırlı bir biçimde ara kararını kurması gerekir. İstenilen hususların ilgilisi tarafından bizzat yerine getirilmesi gereken hususlar olması, tanınan sürenin de yapılması gereken işler için yeterli ve elverişli bulunması, önele uymamanın doğuracağı sonuçların da açıklanıp tarafların uyarılması gerekir, öte yandan H.U.M.K.nun 163 ncü maddesinde yer alan "kesin önel" kuralının davayı uzatmak ve sonucunu geciktirmek amacını güden tarafın buna yönelik davranışlarını önlemek için getirildiği dikkate alınarak kesin önel verilen tarafın böyle bir amaç güdüp gütmeyeceği üzerinde de durulmalıdır.
Bu ilkeler açısından somut olay değerlendirilecek olursa davacının davayı uzatmak ve sonucunu geciktirmek gibi bir davranış içinde bulunması olayına uygun görülmemektedir. Bu bakımdan verilen kesin önel tarafların durumuna ve olayın özelliklerine uygun bulunmamaktadır.
Diğer yandan kesin önel verilmesi ihtiyacının; yargılama sırasında davalılardan bazılarının ölümü, mirasçılarının ve adreslerinin tesbit edilememesi nedenleriyle ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere davalının adresi meçhul ise davacı dava dilekçesine davalının adresini yazmaz. Bu halde Tebligat Kanununun 28 nci maddesi hükmünce adresin tesbiti bakımından soruşturma yapılmak ve bu soruşturma ile adresi tesbit edilemezse davalıya ilanen tebligat yapılmak gerekir. Yargılama sırasında davalılardan bazılarının ölmesi ve bunların mirasçılarının kimler olduklarının bilinememesi durumunda da mahkeme, davanın takibi için terekeye kayyum tayin edilmesini H.U.M.K.nun 41.nci maddesi uyarınca Sulh Mahkemesinden ister. Mirasçıların kimler oldukları belli ve fakat adresleri bilinmiyorsa mirasçılar Tebligat Kanununun 28 nci maddesi uyarınca işlem yapılarak davaya çağrılır. Açıklanan tüm bu işlemler kesin önel verilen davacının ihtiyarında olan, onun tarafından bizzat yapılabilecek türden işlemler olmadığı gibi ara kararının kapsam ve sınırları da açık bulunmamaktadır. Önele uymamanın doğuracağı sonuçlar da sade bir vatandaş olan davacının idrak edebileceği biçimde açıklanmamıştır. Bu itibarla açıklanan hususlar dikkate alınmaksızın kesin mehilden söz edilerek davanın reddi doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz isteğinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine, 24.10.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.