 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1999/8792
K: 1999/9379
T: 29.12.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖZET: Tapu iptali tescil, olmadığı taktirde davacının ödediği satış bedelinin katma değer vergisi ve reeskont faizi ile birlikte geri alınması için açılan bir davada, gerek dava dilekçesinde ve gerekse hükümde faizin başlangıcına ilişkin bir tarih gösterilmemiş olduğu taktirde; faizin dava tarihinden itibaren işleyeceği ilkesi, infaz aşamasında gözönüne alınmalıdır. Hükme, tavzih yoluyla,faizin dava tarihinden itibaren işleyeceğine dair yükleme yapılması olanaklı değildir.
(1086 s. HUMK. m. 455)
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 4.6.1999 gününde verilen dilekçe ile tavzih istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tavzih isteminin kabulüne dair verilen 13.7.1999 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Davacı vekili önce, Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/92 Esas, 1998/64 karar sayılı dosyasında, 21.10.1997 günlü dava dilekçesi ile davalının ihtiyari aleni ihale yolu ile satışa çıkardığı dava konusu 242 ada, 74 ve 75 parsel sayılı taşınmazları yapılan ihalede davacı şirketin aldığını, ihale bedelini de ödeyerek tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen davalının tapuda devir ve tescil işlemlerini yapmadığını belirterek satışa konu taşınmazların davacı şirket adına tescilini olmadığı takdirde davalıya ödenen satış bedeli ve katma değer vergisinin reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir. Dava dilekçesinden görüleceği gibi davacının talep ettiği reeskont faizinin başlangıcını gösterir bir istemde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda tapu iptali ve tescil isteminin reddine, davacının ödediği satış bedeli ve katma değer vergisinin reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, mahkeme tarafından hükümde talep doğrultusunda faizin başlangıcı konusunda bir tarih gösterilmemiştir. Bu hükmü temyize getiren davacı, sadece tapu iptali ve tescil isteminin reddine ilişkin temyiz itirazlarını ileri sürmüş hükmolunan reeskont faizinin başlangıç tarihine ilişkin bir temyiz itirazında da bulunmamıştır. O hüküm dairemizce 19.3.1999 tarihinde onanmıştır. Bundan sonra karar düzeltme isteminde bulunan davacı vekili karar düzeltme dilekçesinde tapu iptali ve tescil istediğinin reddine yönelik hükmün onanmasına karşı itirazları ile birlikte her ne kadar reeskont faizinin başlangıç tarihinin hükümde gösterilmediği, oysa faizin dava tarihinden itibaren hüküm altına alınması gerektiğine yönelik karar düzeltme taleplerini de ileri sürmüş ise de; 25.5.1999 tarihli dilekçesi ile karar düzeltme isteminden vazgeçmiş, bu vazgeçme üzerine de dairemizce 11.6.1999 tarihinde karar düzeltme dilekçesinin reddine karar verildiği görülmüştür, işte bundan sonra davacı vekili 4.6.1999 tarihli dilekçesi ile 19.11.1998 günlü hükümde reeskont faizinin hangi tarihten itibaren ödeneceğine dair bir açıklık bulunmadığından hükmün icrai kabiliyetinin olmadığını ileri sürerek faizinin başlangıcının dava tarihi olması gerektiğinden bahisle hüküm kısmının bu şekilde tavzihini istemiş, mahkeme tavzih talebini kabul ederek, satış bedeli ve katma değer vergisinin miktarlarını da göstermek suretiyle hükmolunan reeskont faizinin dava tarihinden itibaren işleyecek şekilde davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklinde hükmü tavzih etmiştir. Bu tavzih kararını davalı vekili temyize getirmiştir.
HUMK'nun 455. maddesine göre, "hüküm müphem ve gayrivazıh olur veya mütenakız fıkraları ihtiva ederse, icrasına kadar iki taraftan herbiri iphamın tavzihini ve tenakuzun refini isteyebilir." Şu halde tavzih, verilmiş bulunan bir hükmün tekrar incelenmesi için kabul edilmiş bir kanun yolu değildir. Tavzih, bir hükmün müphem olması veya birbirine aykırı fıkraları ihtiva etmesi halinde hükümdeki gerçek anlamın açıklığa kavuşturulması için kabul olunan bir yoldur. Müphem ve gayrivazıh olmayan ve çelişkili fıkralar ihtiva etmeyen hükümler tavzih edilemez. Tavzih ile hükümde taraflara tanınan haklar sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.
Davacı karar düzeltme talebinden vazgeçmiştir. Ondan sonrada tavzih yoluna müracaat ederek mahkemeden tavzih kararı almıştır. Böylece mahkeme hükmünde açıkça yazılı bulunmayan faizin başlangıcı ile ilgili bir hüküm kurmuş ve bu şekilde hükme bir nevi yükleme yapmıştır. Bu durumda kararı değiştirmiş olmaktadır. Oysa davacı hüküm fıkrasının gayrivazıh olduğunu, birbiriyle çelişen fıkralar içerdiğini ileri sürmemiş sadece, faizin başlangıç tarihinin gösterilmemesi nedeniyle hükmün icrai kabiliyetinin olmadığını iddia ederek tavzih istemiştir. Davacı vekili dava dilekçesinde talep ettiği faizin başlangıç tarihini göstermemiş mahkeme de hükmünü kurarken faizin başlangıcına dair bir karar vermemiştir. Bu durumda, dava dilekçesinde ve hükümde faizin başlangıcına ilişkin bir tarih gösterilmemesi halinde, faizin dava tarihinden itibaren işleyeceği ilkesi infaz aşamasında gözönüne alınmalıdır. Dosyada mevcut 26.5.1999 tarihli ibraname başlıklı belgeye göre hükmün icrasının mümkün olduğu da görülmektedir. Açıklandığı gibi hükme yükleme yapacak şekilde tavzih kararı verilmesi doğru görülmediğinden, tavzih kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile tavzih hükmünün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, 29.12.1999 gününde oybirliğiyle karar verildi.