 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E:1999/1306
K:1999/1876
T:12.03.1999
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
*SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNE DAYALI TESCİL
*ZAMANAŞIMI
ÖZET : Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil davaları BK.nun 125. maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Sözleşmede ferağ verilmesi için bir vade belirtilmemiş olduğu takdirde, zamanaşımı süresi sözleşme tarihinden başlar. Sözleşme ile birlikte taşınmazın zilyedliğinin alıcıya devir ve teslim edilmiş olması halinde ise, zamanaşımı işlemez.
(818 s. BK. m. 74, 128, 125)
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 15.7.1997 gününde verilen dilekçe ile satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.10.1998 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan ve temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı 28.5.1981 tarihli satış vaadi sözleşmesine istinaden tapu iptali ve tescil istemiş, davalı süresinde zamanaşımı definde bulunmuş, mahkeme 10.10.1997 günlü duruşmada zamanaşımı itirazının reddine karar vermiştir.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmelerinden doğan davalar için Borçlar Kanununun 125. maddesinde yazılı on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Sözleşmede ferağ verilmesi için bir vade belirtilmemişse Borçlar Kanununun 74. ve 128. maddeleri uyarınca sözleşmenin düzenlediği tarihte tescil istenebileceğinden, zamanaşımı süreside tescil davası yönünden bu tarihte başlar. Dosyada mevcut satış vaadi sözleşmesinin 2. maddesi incelendiğinde satıcının sözleşme tarihinden itibaren 6 ay sonra (yani 180 gün sonra) gayrimenkulün zilyetliğini teslim etmesi, o tarihte tapuda gereğini vermeyi kabul ve taahhüt ettiği görülmektedir.
Bu durumda zamanaşımı süresinin sözleşme tarihinden itibaren 6 ay sonrasına tekabül eden 28.11.1981 tarihinden başlayacağı açıktır. Sözleşmede, sözleşmenin düzenlenmesi ile birlikte alıcıya zilyedliğin de devredildiğine dair bir hüküm bulunursa veya böyle bir hüküm bulunmadığı halde zilyedliğin alıcıya devir ve teslim edildiği ispatlanırsa bu durumda satış vaadi sözleşmesine dayanılarak açılacak tescil davalarında teslim vaki olduğundan zamanaşımı itirazı ileri sürülmesi artık teslime rağmen iyiniyet kaideleri ile telif edilemez.
Eldeki davada, davacının satışa konu taşınmazların zilyetliğini devraldığına ve elinde bulundurduğuna ilişkin bir iddiası bulunmadığı gibi bu konuda hiçbir delil de mevcut değildir. Kaldı ki, mahallinde yapılan keşifte davaya konu dört adet parsel üzerinde dava dışı başka kişilere ait binaların bulunduğuda belirlenmiştir.
Şu hale göre, sözleşmede yer alan vade tarihi olan 28.11.1981 tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi işlemeye başlayacağından, bu sözleşmeye dayanılarak açılan tescil davasının tarihinin de 15.7.1997 olduğu gözetildiğinde 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş bulunduğu nazara alınarak davanın bu nedenle reddine karar verilmek gerekirken yazılı olduğu şekilde yerinde görülmeyen gerekçeler ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 12.3.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.