 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
Esas No : 1998/6417
Karar No : 1998/9441
Tarih : 9.12.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 12.3.1996 gününde verilen dilekçe ile tescil mümkün olmadığı takdirde tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 24.9.1998 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı Halit vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 24.11.1998 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Halit vekili Av.Aslan ile karşı taraf vekili Av.M. Ali geldiler.
Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulün karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara
bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Davacı, bir kısım davalıların murisi Ekrem tarafından 11.8.1966 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile kendisine satılan yerin imar uygulamasından sonra müstakil imar parseli olarak satıcı adına tapuya bağlandığını, ancak satıcının mirasçılarının diğer davalı Halitt ile el ve işbirliği yaparak 5 parsel numaralı bu taşınmazın tapusunu satış göstermek suretiyle Halit'e devrettiklerini iddiayla tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemektedir.
Mahkeme; ayın isteği yönünden davanın kabulüne karar vermiş, hükmü; davalı Halit vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere satış vaadi sözleşmeleri alıcı yararına ancak kişisel hak doğurur. Bir taşınmazda kişisel hak sahibi olan kimse, bu hakkını ancak borçlusu olan diğer tarafa karşı ileri sürebilir. Tapuya şerh edilmiş olmayan satış vaadi sözleşmeleri taşınmazı sonradan gerçek bir alımla tapudan iktisap eden üçüncü kişilere karşı ileri süremez. Yeni malikin alımı gerçek olursa o zaman önceki satış vaadi sözleşmesini bilmesi etkili olmaz. Somut olayda davalı Halit'in alımının gerçek bir alım olmadığı kanıtlanamamıştır. Taşınmadan tapudan alımı sırasında değerinin düşük gösterilmesi taşınmazın daha önce davacıya satışının vaad edildiğini bilmesi başlı başına alımın gerçek olmadığını göstermez. Bu durumda tescil isteğinin kabulü doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 6.000.000 TL. duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Halit'e verilmesine, 9.12.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.