 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1990/1215
K: 1990/3767
T: 16.04.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı Lütfü vekili tarafından davalı Orman idaresi aleyhine 7.4.1988 gününde verilen dilekçe ile orman tahdidinin iptali istenmesi üzerin bozmaya uyularak yapılan duruşma sonunda davamın reddine dair verilen 27.7.1989 günlü hükmü yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşıldı temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü :
KARAR : Bozmadan önceki ve sonraki keşiflerde alınan uzman bilirkişi raporları dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmaması yönünde çelişkilidir. bu çelişkinin giderilmesi için; üç kişilik orman konusunda uzman bilirkişi kuruluyla yeniden keşif yapılması toprak yapısı bitki örtüsü uzman bilirkişi kuruluyla yeniden keşif yapılması toprak yapısı bitki örtüsü bulunup bulunmadığını ve özellikle 4785 sayılı kanunun yürürlük tarihinde orman niteliği olup olmadığı ve dolayısıyla devletleştirilip devletleşitirilmediği daha sonra yürürlüğe giren 5658 sayılı kanun uyarınca iadeye tabi tutulup tutulmadığı hususunda gerekçeli rapor alınması ve varılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken sözüedilen çelişki gözönünde tutulmadan yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz itirazının açıklanan nedenle kabulüyle hüküm BOZULMASINA 16.4.1990 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, tapulu taşınmazın orman tahdit sınırı içine alındığını, oysa taşınmazın orman olmadığını ileri sürerek tahdidin iptalini istemiştir.
Mahkemenin kabul kararı dairemizce bozulmuştur. Yerel mahkeme bozmaya uymuş, gerekli araştırmayı yapmış,davayı reddetmiştir. Bu kez yapılan temyiz incelemesi sırasında çoğunluk düşüncesi bozma yolunda oluşmuş ise de bu düşünceye katılmak olanaksızdır.
Şöyleki; bozmadan önce yapılan keşifte, orman yüksek mühendisi uzman bilirkişinin verdiği raporda, taşınmazın orman sayılan yer olup olmadığı araştırılmamış, 6831 sayılı Yasanın 1/F maddesindeki unsurlara göre çıklama yapılarak olay bu fıkra çerçevesi içine alınmış ve orman sayılmayan yer denilmiştir.
Bu rapor içinde taşınmazın bitki örtüsü, çevre arazi ve toprak yapısına asla değinilmemiştir. Bilirkişinin asıl görevi taşınmazın değindiğim niteliklerini belirtmek olmalıdır. Zira, aranan ve istenen budur. 6831 sayılı Yasanın 1. maddesinin (F) fıkrasına göre yer belirlemek veya taşınmazı bu fıkra içinde göstermek değildir. Bu rapor gerçeği yansıtmamış ve taşınmazın asıl durumu bozmadan sonra alınan raporla kanıtlanmıştır. Esasen bir yerin 1/F maddesi içine girip girmeyeceği dahi mahkemenin takdirindedir. Uzman bilirkişi bu konuda kanı açıklayamaz. 26.6.1989 tarihli uzman bilirkişi raporunda ise taşınmazın halen karaçam ve meşe ile kaplı, )40 meyilli, toprak muhafaza karakteri taşıyan ve üstelik 4785 sayılı Yasaya göre devletleştirilen ve 5658 sayılı Yasa gereği iadeye tabi yerlerden olmadığı kesin olarak bildirilmiştir.
Çevresi ormandır, eski rapora göre orman içinde dere bulunması taşınmazı orman sayılmayan yer niteliğine sokmaz. Bu düşünceden yola çıkılsaydı ormanlar dahi derelcerin herbini tahdit sınırı olarak almak gerekirdi ki, bu yol yasada, mantığa ters ve anlamsız sonuçlar doğururdu.
Rapor açık ve kesindir, taşınmazın 4785 sayılı Yasaya göre devletleştirildiği kesin olarak belirtilmiştir. Bu kesinliğe rağmen hala 4785 sayılı Yasa gereği bu yerin devletleştirilmiş olup olmadığının araştırılması yolundaki düşünceyi kabule yer yoktur.
4785 sayılı Yasanın 1. varolan bütün ormanları bir işleme gerek olmaksızın devletleştirmiş ve ayrım yapmamıştır.
Bu gün dahi orman olan ve 4785 sayılı Yasaya göre devletleştirildiği açıkca vurgulanan taşınmaz için yeniden araştırma yapmaya sevketmek ve bu görüşe katılmak olanaksızdır.
Mahkeme bozmaya uymuş, gereğini yapmıştır, değinilen raporlar için çelişkiden sözedilemez. Zira, yukarıda açıkladığım gibi ilk raporda taşınmazın gerçek nitelikleri açıklanmamış, olay 1/F maddesi içine sıkıştırılmıştır. Son rapor taşınmazın varolan niteliklerini ve 4785 sayılı Yasanın 1. maddesine göre devletleştirildiğini belirtmemiştir. Raporlar çelişik değil, ayrı maddelere göre düzenlenmiştir. İlk raporda toprak yapısı ve bitki örtüsü ile ilglii bir açıklama mevcut olmadığı için son raporla çeliştiğinden sözedilemez. Değerlendirmenin bu yolda yapılması gerekir.
O halde taşınmaz halen orman niteliğinde olduğuna, 4785 sayılı Yasaya göre devletleştirilip 5658 sayılı Yasa gereği iadeye tabi olmadığı saptandığına, 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin 1-2-3. fıkraları Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilip, artık tapu ve zilyetlik yolu ile ormandan yer kaazanılamıyacağına ve mahkemenin de bozmanın gereğini aynen ifa etmiş olmasına göre bu olgu sonucu verilen karar doğrudur. Onanması gerekir. Yeniden araştırmaya, sevk edilmesine yer ve gerek yoktur. Açıkladığım nedenlerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiği kanısı ile çoğunluğun bozma yolundaki düşüncesine karşıyım, karara katılmıyorum.