 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1989/7866
K: 1990/1590
T: 08.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesi uyarınca tescil davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen (...) hükmün; Dairemizin 28.9.1989 gün ve 1989/1088 - 7841 sayılı ilamiyle bozulmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davalı Ömer S. vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla gereği düşünüldü:
KARAR : Dava konusu 10, 37 metrekare miktarındaki 3 parsel sayılı taşınmaz 19.4.1974 gününde Ömer K. 17.10.1973 gününde, karısı Hafize K. ise 5.3.1978 gününde ölerek Türkan, Dürdane, Yaşar ve Drumaz adındaki evlatlarına bırakmışlar; bunlardan Yaşar dışındakiler 3 sayılı parseldeki irsen ve teselsülen gelen paylarını 29.3.1978 gün 560, 20.3.1978 gün 509 ve 21.4.1978 gün 724 sayılı noterlikçe re'sen düzenlenmiş satış vaadi sözleşmeleri ile davacı Hasana Levent G.'a sattışını vaad ettikleri, sözleşmenin 1.8.1989 gününde tapuya şerhedildiği daha sonra Türkan, Dürdane ve Dumaz tapuda yazılı olup satış vaadi konusu 1/4'er payını davalı Ömer S.'ya temlik ettikleri, bunu sonucu olarak 3/4 payını davalı Ömer S., kalan 1/4 payını da murisin oğlu Yaşar K. adına olmak üzere kayıt tesis olunduğu, bu durumda davacı tapudaki anılan satışın iyiniyetle yapılmadığını ileri sürerek tapunun iptali ile sözü edilen sözleşmelere dayanarak 3/4 payın adına tescilini talep ve dava etmiş bulunmaktadır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün temyizi üzerine, 5 yıllık süre geçtiğinden şerhin kendiliğinden kalktığı, sözleşmenin varlığından haberdar olunmasının tapudaki iktisabı etkilemeyeceği ve anılan satışın muvazaalı olduğu da ileri sürülmediğinden, vesaireden bahisle davanın reddi gerekeceğine işaretle hüküm bozulmuş, mahalli mahkemece bozmaya uyularak bu kez davanın reddine karar verilmiş, bu karar ise temyiz yoluna başvurulmadan kesinleşmiş olduğu dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır.
Diğer yandan davacı önceki bozma ilamından mülhem olarak tapudaki satışın muvazaaya dayandığı iddiası ile eldeki bu davayı açmıştır.
Öncelikle belirtilmelidir ki ilk davada davacı tapudaki satışı kötüniyete makrun olduğunu beyanla iptal ve tescil isteminde bulunmuş, satışın muvazaalı olduğundan hiç bahsetmemiştir. Demek oluyor ki davacı satışın varlığını inkar etmemekte, ancak bunu iyiniyetli olmadığına değinmektedir. muvazaa deyimi Dairemizin ilk bozmasında belirtildiği biçimde geçtiğinden aynı yerle ilgili ikinci davaya neden teşkil etmiştir. Aslında muvazaanın varlığı hakkında ciddi bir sebebin kabulüne olanak yoktur. Davacı sözleşmelere dayanarak tapudaki bir satışın geçersizliğini iddia ile bu satışın iptalini istemiştir. artık bundan sonra satışın bir de muvazaalı olduğunu araştırmak usul ve yasaya uygun değildir. Akdi geçersiz sayan bir neden meydana çıktıkça davanın yenilenmesi gibi bir durum meydana gelecektir. kesinleşmiş bir red kararı vardır, bunun değişik sebepler ileri sürülerek yeniden ikamesi hukukta istikrarı bozar. Davacının kaybettiği davasının başka yoldan tekrarlamak hukuk kurallarının benimsediği bir yol değildir. Tarafları bağlayıcı bir dava ve sonucu vardır. Esasen ilk davadaki hukuki sebeple ikincisinde dayanılan sebep yekdiğeri bakımından farkılılk dahi göstermemektedir.
Öte yandan tarafların farklı olduğundan da söz edilemez. İptal edilecek tapunun maliki her iki davada da vardır. Diğer davalılar satış vaadinde bulunan kişilerdir ve tapu ile ilgili kalmamıştır. Davada yer almış olmaları zorunluluğu yoktur. Bir süre evvel kaybedilmiş bir dava başka bir sebeple yenilenemez. Kaldı ki, davanın yine reddi takdiri delillere göredir.
Bu itibarla karar düzeltme istemi yerinde ve yasaya uygundur. Kabulü gerekmektedir.
SONUÇ : Belirtilen nedenlerle karar düzeltme isteminin kabulü ile mahalli mahkemesinin 26.10.1988 gün 1986/173 esas, 1988/237 karar sayılı hükmünün (davanı reddine ilişkin) ONANMASINA, (...) 8.2.1990 gününde oyçokluğu ile karar verildi.