 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1989/3940
K: 1989/6140
T: 03.10.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA :Davacı Fatma Bilgeç vekili tarafından davalı aleyhine 30.11.1985 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 21.11.1986 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü :
KARAR : Dava nizalı taşınmaz üzerinde yetiştirdiği narenciye ağaçlarının değerinin arzın değerinden fazla olduğu nedeniyle temliken tescil isteminden ibarettir. Bu davanın davalısı Ali Mızrap Aslan, davacısı Fatma Bilgiç aleyhine Kozan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde tapulu taşınmaza elatmanın önlenmesi davası açıp kazanır. Aldığı men-i müdahale kararı kesinleşir. O kararda davalının (bu davada davacının) toplam 2255 m2 ye tecavüz ettiği yerin davacı Ali Mızrap Aslan tapusu içinde kaldığı dava tarihi ve öncesinde davacı Ali Mızrap Aslan tarafından kullanılan narenciye bahçesi olduğu ve davalının korunmaya değer herhangi bir hakkı olmadığı vurgulanarak men kararı verilmiştir. Bu karar Yargıtay'ca "davacının 178 sayılı parselinin 2255 m2 lik kısmına davalının haklı verilmesi doğrudur." denerek onanmıştır. O davanın dosyası getirtilerek evrak arasına delil olarak konmuştur. Temlik istenen yerin burası olduğundan ihtilaf yoktur.
Temlik davalarında öncelikle taraflar arasında temlike dair işlem ve sonra da buna dayanılarak taşınmazın kendisine ferağ edileceği inancı ile arz üzerine ağaç dikildiği, dikilen ağaç bedelinin arzın değerinden açıkça fazla bulunduğunun kanıtlanması gerekir ki önce subjektif unsurun saptanması için keşfe gidilmesine karar verilebilsin. Davada temlik ve iyi niyet kanıtlanamamıştır. Bu nedenle dosyadaki delil durumuna göre davanın keşifsiz reddi mümkün iken keşfe ait ara kararı gereğinin yerine getirilmediğinden bahisle red kararı verilmesi sonucu bakımından doğrudur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle sonucu bakımından doğru olan mahkeme kararının ONANMASINA, 3.10.1989 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı vekili dilekçesinde davalının 178 parsel sayılı taşınmazında iyi niyetle bahçe meydena getirdiğini, daha evvel açılan bir davada elatmanın önlenmesine karar verilmişse de tesis edilen bahçenin değerinin zemin değerinden açıkça fazla bulunduğunu ileri sürerek Medeni Kanununun 650, 655. maddeleri uyarınca taşınmazın müvekkili adına temliken tescilini talep etmiştir.
Davalı ilk oturumda davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece mahallinde keşif yapılmasına karar verilmiş, kesin mehle rağmen davacının bu konudaki ara kararı gereğini yerine getirmediğinden HUMK'nun 163. maddesi uyarınca ve isbat edilemediğinden söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekmektedir ki, elatmanın önlenmesine karar verilen taşınmaz kesiminin Medeni Kanunun 650 ve 655. maddeleri gereğince temliken tescilini istemeye bir engel yoktur. O halde işin esası incelenerek ve anılan hususta tüm deliller toplanarak bir sonuca varmak gerekir. Mahkemece U.K.'nun 163. maddesine dayanarak dava reddedilmiş, davanın esası ile ilgili bir sonuca varılmamıştır. Halbuki dosya münderecatına göre olayın bu aşamasında sözü edilen 163. maddenin uygulama olanağı yoktur. Bu yolda verilen karar bozulmalıdır. Ancak mahalli mahkemenin 650 ve 655. maddenin unsurlarının olayda gerçekleşmediğine dair sebketmiş bir görüş ve kabulü yoktur. O halde red kararının bozulması ve esas hakkında inceleme yapılarak bir sonuca varılması zorunludur. İncelemede Yargıtay Davanın esasına yönelik bir karar vermek durumunda değildir.
Ancak bu yönde verilecek olumlu veya olumsuz kararın temyizi üzerine itirazları incelemekle yükümlüdür. Yargıtay mahkemnenin yerine geçemez. Önüne getirilen kararın yasalara uygun olup olmadığını belirler ve ona göre görüoşünü açıklar. Hükmün yukarıda anlatılan biçimde bozulmasından sonra, tarafların, açıklanacak beyanları ve vaki inceleme ve soruşturma sonucu 650 ve 655. maddelerin koşullarının davacı lehine gerçekleşmesi olanağı da mevcuttur.
Davacıyı bundan mahrum etmek doğru olmaz. Böyle bir durumda mevcut hükmün sonucu itibariyle doğru olduğunu beyan ederek ve gerekçe değiştirilmek suretiyle hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Burada yapılacak İş. U.K.'nun 163. maddesine binaen verilen kararın doğru olup olmadığını tayin ve tesbitten ibarettir. Bu itibarla ekseriyetin görüşüne katılmıyorum. Hükmün verilen karar itibariyle bozulması düşüncesindeyim. U.K.'nun 163. maddesine göre davanın reddi isabetsizdir. Hükmün bu sebeple bozulması icabetmektedir.