 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1989/1783
K: 1989/4734
T: 15.05.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı Fadime Has vekili tarafından davalı Bahattin Durgun aleyhine 9.4.1986 gününde verilen dilekçe ile ipoteğin kaldırılmasının istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 13.7.1987 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisendeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR: Dava 4 milyon lira olan satış bedelinden iki milyon lirasının ödendiği kalan iki milyon lira için davalı lehine ipotek tesis edilmekle birlikte ayrıca bona verildiği borcun ödenmesine rağmen ipoteğin devam ettirildiği iddiasıyla bunun kaldırılması isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın isbat edilemediği gerekçesiyle ve davacıya yemin hakkı kullandırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
16.7.1985 günlü akit tablosunda (resmi senet) satış bedelinin 4.000.000 TL. olduğu, 2.000.000 TL.nın peşin verildiği, kalan 2.000.000 lira için ipotek tesis edildiği açıkça belirlenmektedir. 9.7.1985 ihdas tarihli 2.000.000 TL.lık bonu kaşılığının davacı tarafından ödenmiş olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Bono tarihi ile ipotek tarihi arasında 7 günlük bir fark bulunmaktadır. Taşınmaz satışlarında ipotekten başka kalan bedel karşılığı için bono da alındığı ve uygulamanın bu yola döküldüğü bilinen bir gerçektir. Taşımaz satışındaki ilk anlaşmadan sonra ve tapuda temlik işlemi yapılmadan böyle bir borç senedi verilmiş bulunması doğal hale getirilmiştir. Davalı ödenen paranın başka bir ilişkiden doğduğunu savunmamış, resmi senedin aksine olarak satış bedelinin 9.000.000 TL. olduğunu, kalan iki milyon lira için taşınmaza ipotek konulduğunu bildirmektedir. Olayın akışına göre satış bedelinin resmi senette yazılı olandan daha fazla bulunduğunu, kalan borç için ipotek tesis edildiğini davalının gene resmi bir senetle isbat etmesi gerekir. Beyyine külfetinin olayına uygun düşmeyen biçimde davacıya yükletilmesi ve davacının yemin teklifine zorlanarak davalının bunu eda etmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının yukarıda gösterilen nedenlerle kabulüyle hükmün BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin,3658 parsel sayılı taşınmazı maliki bulunan davalıdan 4.000.000 TL. bedelle satın aldığını, bunun 2.000.000 TL. sını peşin ödediğini, kalan 2.000.000 TL. için de bono verdiğini,davalı sonradan ne düşündü ise ve saflığından bilistifade taşınmaz üzerinde 16.7.1985 gün 3713 sayılı ve hem de 2.000.000 liralık ayrıca ipotek tesis ettiğini, borcunu 12.8.1985 gününde tanıklar huzurunda ödediği halde ipoteğin kaldırılmadığını ileri sürerek hükmen ipoteğin fekkini talep etmiş diğer delilleri meyanında dinlenmek üzere şahitte ikame etmiştir.
Belirtilen iddiaya göre 2.000.000 liralık borç hem ipotekle ve hem de düzenlenen bono ile temin edilmiş olmaktadır.
Halbuki davalı, bononun ipotekle ilgisi olmadığına, senet alınmadığına ipoteğin, resmi belgesinin akit tablosu olduğunu ve ödemenin tanıkla ispat olunamıyacağını savunmuştur.
Kural olarak ipotek temin ettiği alacağı tabidir; onunla doğar ve onunla birlkte sakıt olur.
Getirtilerek incelenen akit tablosuna göre 3658 sayılı parselin satış bedelinin 4.000.000 TL. olduğu bunu yarısının peşin ödendiği kalanınına
karşı ise davalı lehine bir yıl vadeli olarak 3658 sayılı parselde ipotek kurulduğu, 2.000.000 lira için ayrıca bono alındığına dair ipotek akit tablosunda bir açıklık olmadığı görülmektedir.
Mübrez bono suretinde ise,tanzim tarihinin 9.7.1985 gün,tevdiye gününün ise 1.9 1985 olduğu özellikle ipotekten önce mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
2.6.1987 günlü celsede davacı ödediğini iddia ettiği senedi ibraz etmiş tanzim tarihi kısmının yırtık ve kopuk olduğu, alacaklı olan davalının cirosu ve imzasının olmadığı görülerek davacıya iade edildiğinden söz edildiği anlaşılmaktadır.
Bundan başka davacı vekilinin senet olmadığından ödeme sözkonusu olmadığını açıkalaması üzerine; ipotek belgesine karşın aynı güçte bir başka belge ile ödeme definin ispatı gerektiğine değinilerek verilen ara kararı ile şahit dinletme kararı reddedildikten sonra,davacı vekilinin sözü edilen bono ile ödeme yolundaki iddiası hakkında davalıya yemin teklif hakkı olduğu hatırlatılmış davacı ile vekili de yemin teklif ettiklerini bildirmeleri üzerine müteakip celseye getirtilen davalı senedin ipotek karşılığı olmadığına, ipotekle temin edilen alacağın olmadığına usule uygun biçimde yemin etmiştir.
İpotek bedelinin bono ile ödendiği ileri sürülüp aynı miktarda bir bono verilmesi halinde bu bononun ipotekle ilgisi olmadığını ispat kuralı olarak davalı tarafına düşer.İspat yükü yer değişir.Ancak bu olyda durum faklıdır.Zira tarafların rızası ile çözüm yerine bırakılmış ve davalı teklif olunan yemini kabul ve eda etmiştir.Resmi belgeye karşı şahit dinlenemiyeceğinin mahkemece belirtilmesinde bir sakınca yoktur.Yemin bakımından davacıya veya davalıyı baskı altında tutmaktan da söz edilemez.Asil ve vekili davalının yemin etmesini tereddütsüz istemişlerdir.
Öte yandan sorun yeminle halledilmiştir.Artık ispat bakımından geriyen dönüş usul ve yasaya uygun düşmez.İşyanlış oldu da denemez.Bunuı başka bir mazeret biçimi de mevcut değildir.Bu itibarla ekseriyetin görünüşüne katılmıyorum.
Şu haliyle hükmün Onanması kanaatindeyim.