 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1989/1745
K: 1990/1969
T: 26.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı Hacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.8.1986 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil, olmadığı takdirde tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda, davanın reddine dair verilen 28.12.1988 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
KARAR : 22.1.1971 günlü satış vaadi sözleşmesine göre taşınmazın doğu tarafından mahallinde belirlenen bir kesim satışa konu olmuş, davacıya fiilen teslim edilmiş ve dönümü ikibin liradan bedelin ödenmesi kararlaştırılmıştır. Fiilen bir belirleme yapıldığına nazaran belirsizlikten sözedilemez. Bu kesimin yüzölçümü itibariyle bedelin ne olması gerektiği de bulunabilir. Borçlar Kanunun 81. maddesi gereğince alıcının ödemeyi teklif etmesi ve bunu yerine getirmesi halinde tescil istemek hakkı doğar. Bedel hususu gösterilen esaslara çözümlenmelidir.
Her ne kadar ferağ takririn 25.10.1981 günü verileceği kararlaştırılmışsa da, sözleşmenin 1 ve 3'er maddelerine göre satıcı tarafından Ziraat Bankası lehine olan ipoteğin kaldırılması ve ifraz işleminin yapılması da gerekmektedir. İpoteğin 1979 yılında kaldırıldığı bildirilmişse de bundan alıcının bilgisi yoktur. Gerek ipoteğin kaldırıldığı ve gerekse ifraz işleminin yapıldığı daha önceden davacıya bildirilmediğinden kendisinin tayin edilen ferağ günü için tapu dairesinde hazır olması gerektiği beklenemez. Bundan çok sonra olan tek taraflı feshi ihbar ise hukuki sonuç meydana getirmez. Taşınmazın halen dahi davacı elinde olduğu bildirilmektedir.
Sözleşmede sözü edilen 50.000 lira ise bir rücu hakkı vermeyip daha önceden ödenmiş bir paraya ait olmadığından tamamen satış vaadinde bulunanı ferağa zorlayacak bir cezai şart niteliğindedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın gösterilen esaslarla çözümlenmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine ve 50.000 liranın satıcıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesi doğru değildir.
Taşınmazın yarı payı satış vaadinde bulunan davalılardan Sabahattin'e ait olduğundan satış konusu kesime tekabül eden pay bilirkişi aracılığı ile saptanarak bunun davalı Sabahattin payından alınarak davacı adına tesciline karar verilmek suretiyle bir çözüme varılabilir.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının yukarıda gösterilen nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine, 26.2.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.