 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1988/3918
K: 1989/6607
T: 05.07.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 29.7.1986 gününde verilen dilekçe ile M.K.nun 650. maddesi hükmüne dayalı tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle (...) gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, müteahhit olup dava dışı Mehmet Y. adındaki kişi tarafından yapılan satış vaadi de ileri sürülen bağımsız bölüm için tescil isteğine ilişkindir. Arsa sahibi olan davalı ile müteahhit arasındaki kat karşılığı inşaaat sözleşmesiyle müteahhide bırakılacak bir bağımsız bölüm için M.K.nun 650. maddesindeki temlik hükümleri uygulanamaz. Sözü edilen yasa hükmü taşınmazın tümü için, dayanarak yapılabilir. 650. madde koşullarının gerçekleşmediğine dair olan mahkemenin görüşü yerindedir.
Ancak, olayları izah etmek davacıya ait olmakla birlikte buna yön vermek ve gerçek hukuki sebebe göre sonuca ulaşmak mahkemenin görevidir. Davacı, müteahhidin yaptığı satış vaadine dayanarak buna konu olan bağımsız bölümün kendisine teslim edildiğini, içinde oturduğunu ileri sürmüştür. Şayet arsa sahibi olan davalı ile müteahhit arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesinden dolayı müteahhid için doğmuş bir hak varsa müteahhidin yaptığı satış vaadi, alacağın temlikin sonuçlarını meydana getirir. Alıcı bundan yararlanarak mülkiyetin kendisine naklini isteyebilir. Arsa sahibi ile müteahhid arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle taşınmazın bir kısım paylarının önceden müteahhide aktarıldığı ve dava konusu bağımsız bölümün müteahhide bırakılacak dairelerden birisini teşkil ettiği de anlaşılmaktadır. İnşaatın müteahhit tarafından ikmal edilmemesi halinde dava konusu dairenin münhasıran teminat teşkil edip etmediği ve diğer bağımsız bölümlerle bunun karşılanıp karşılanmıyacağı belirlenmiş değldir. Arsa sahibi ile meteahhit arasındaki sözleşmenin feshine dair bir karar varsa da bunun ne dereceye kadar alıcının hakkına etkili olacağı araştırılmamıştır.
Tüm delilerin toplanark açıklanan esaslara göre değerlendirilmesi ve bu arada 30.9.1988 gün ve 1987/2 - 1988/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gözönünde tutulması, öncelikle müteahhide de husumet yöneltilerek inceleme ve soruşturmanın tamalanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ : Temyiz itirazların yukarıda gösterilen nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA (...) 5.7.1989 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, iyiniyetle yapılan inşaata tebaen muhik tazminat karşılığında 634 sayılı yasa hükümleri doğrultusunda tesbit edilecek arsa payının temliken tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece koşulları gerçekleşmeyen temliken tescil davasının reddine karar verilmiş, hükmü davacılar vekili temyiz etmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, eldeki dava satış vaadi sözleşmesine dayanılarak ferağa icbar suretiyle taşınmazın hükmen tescili istemine ilişkin değildir.
Davacılar vekili 8 sayfadan ibaret olan dava dilekçesinde olayı başından itibaren vakıalar beyanı ile izah etmiş ve açık seçik olarak davanın temliken tescil olduğu belirtmiştir. Diğer yandan MK'nun 650. maddesinde yazılı tescil koşullarını birer birer anlatarak mevcut olayda uygulamıştır. Davanın reddi üzerine yapılan temyizde dahi davanın temliken tescil olduğunu ve kanıtlandığını ileri sürmüştür. Olay itibariyle temliken tescil söz konusu olamayacağı uygulamada yer alan dairemizin görüşüdür. Bu görüşün aksini savunanlar da varıdr. Dava ve istek aşikardır. Şahsi hakka hasren cebri tescil ile temliken tescil, tabi hükümler itibariyle farklı davalardır. Davacı satış vaadi sözleşmesine 650.'deki iyiniyet varlığı bakımından istinat etmişler kanatindeyim. Satış vaadi sözleşmesine dayanarak bir talebi olmadığı ve bu dava g2ereği olamayacağı da mahukakktır. Zira satıcı müteahhit Mehmet Y. davada yer almamıştır. Dava arsa sahibi aleyhine ikame edilmiş bulunmaktadır. Dairemizin bozması üzerine davacılar arsa sahibi bu davaya alacak surette hakkında yeni bir dava ikame edeceklerdir. Bu bozma ilamı ile davacılar yararına olarak davaya yön vermek demektir. Cebri tescil davası ayrıca açılabilir. Temlik davasının reddi ileride açılacak cebri tescil davasını etkilemez. Öezllikle kesin hüküm söz konusu olamaz. Nitekim sebep ve taraf beraberliği mevcut olmayacaktır. Mahkemenin 650. maddenin koşullarının olmadığı şeklindeki kabulünün doğru olduğuna dair ekseriyetin görüşüne katılıyorum. Ancak temliken tescil davasının reddine dair hükme yönelik temyiz itirazlarının incleenmesi ve bir sonuca varılması ile yetinilmesi düşüncesindeyim. Vakıaları davaclıar zaten dava ile ortaya çıkmıştır. Satış vaadi sözleşmesine dayalı istem ayrı bir dava mevzuu olmaktadır. Dava rüyet edilirken bir islah da olmamıştır. Başından sonuna kadar MK'nun 650. maddesi hükmü doğrultusunda cereyan etmiştir. Temliken tescil davasından yeni bir dava doğrumak durumu ortaya çıkmaktadır. Bu genel görüşüme uymadığından ekseriyetdin kabulüne karşıyım. Hükmün onanması fikrindeyim.