 |
T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
E: 1988/3238
K: 1988/5988
T: 27.09.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı Ilıpınar Köyü vekili tarafından davalı Mirza Bayındır aleyhine 31.1.1980 gününde verilen dilekçe ile mer'aya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 6.10.1987 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı Ilıpınar Köyü vekilleri tarafından istenilmekle dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı Ilıpınar Köyü Muhtarlığı çekişmeli taşınmazın köy mer'ası olduğunu davalıların el attığını bildirerek bu tecavüzün önlenmesini istemiştir.
Yerel Mahkeme davayı reddetmiş davacı köy hükmü temyiz etmiştir. Dosya içeriğine göre davacı köye ait 1937 tarih 2 yazım numaralı vergi kaydı keşifte uygulanmış ve taşınmazı kapsamıştır.
Davalıların dayandığı 328 tarihli ve 5 dönümlük tapu kaydının bu yerle ilgisi kurulamamış yine davalılara ait 1972 tarih 150 nolu vergi kaydının ise oluşumu itibariyle yasal dayanağı bulunmadığı anlaşılmıştır.
Şöyle ki evvelce bu vergi kaydı için, (1972 den önce köy merası olduğu halde bu tarihten sonra Kaymakamlık onayı ile davalılar adına vergi kaydı oluşturur). şeklinde verilen cevap nedeniyle yapılan araştırma sonucu özel idarenin 21.1.1987 tarih 13 sayılı cevabi yazısında, Kaymakamlık onayının bulunmadığı açıklanmıştır. O halde davalılara ait 1972 tarihli vergi kaydının yasal dayanağı yoktur ve kaldıki öncesinin köy merası olduğu açıkça bu yazılarda dahi vurgulanmıştır. Böyle bir onay var olsa dahi, öncesi köy merası olan çekişmeli taşınmaz için 1972 de davalılar adına özel mülk niteliğinde vergi kaydı tesisi yine yasal dayanaktan yoksundur.
Esasen mera olan bir yer üzerinde zilyedlik söz konusu olamaz. Davalıların, kısmen göçerlere kiralanır olmaları da onlara bir hak bahşetmez. Meralar zilyetlikle iktisap edilemez. Özel mülkiyet konusu olamaz. Davanın bu olgu içinde değerlendirilmesi gerekirken aksine görüşlerle reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı köyün temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 27.9.1988 gününde bozmada oybirliği gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Kural olarak ve yerleşmiş uygulamalar uyarınca meralık iddiası mera olduğuna dair tahsis kararı, bu yoksa kadim yararlanmaya ilişkin olarak menfaati olmayan köyler halkından seçilecek tarafsız ve yaşlı bilirkişi ve tanık sözleriyle kanıtlanabilir. Köy sınırlamaları mera uyuşmazlığının çözümünde etken değildir. Diğer yönden davacı köye ait 937 tarihli mera vergi kaydı münhasıran bir yerin mera olduğunu ve davacı köyün kadim yararlanmasında bulunduğunu isbata yetmez.
Eldeki dava, hudut evsafı ve sairesi dilekçede yazılı taşınmazın ılıpınar Köyü merası olduğu ileri sürülerek bu yeri kiraya vermek suretiyle tasarruf eden davalı tarafın elatmasının önlenmesi istemine ilişkindir.
Davalı ve müdahil taraf, dava konusu yerin aat, dede yerleri olduğunu ve mera bulunmadığını savunmuşlardır.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacılar vekilleri temyiz etmişlerdir.
Bir yerin kıraç ve hali olması, tarıma elverişli bulunmaması o arazinin mutlaka mera olduğunun kabulünü gerektirmez. Taşınmaz niteliği ve kullanma biçimi itibariyle gerçekten mera olduğu gibi Devletin hükümve tasarrufu altındaki diğer yerlerden de sayılabileceği ve hatta özel mülkiyet konusu olabileceği doğaldır. Bu dava nedeniyle yapılan inceleme ve soruşturmanın yetersiz olduğu gözönünde tutularak, öncelikle, gösterilmiş olup hiç dinlenmeyen, tanıkların ifadelerine başvurulmalı, kadim yararlanma iddiasının başlangıçta açıklanan kural çerçevesinde bilirkişi ve tanık beyanları ile tesbiti cihetine gidilmesi, dayanılan 937 tarihli ve diğer vergi kayıtlarını oluşturan belgeler mevcutsa getirtilip incelenmeli, ibraz olunan tapularda uygulanmalı, kapsamları belirlenmeli ve taşınmazın niteliğini belirtmede de yararlanmalıdır. Bundan başka, dinlenen bilirkişi ve tanıkların yaşları itibariyle eskiye ait bilgilerinin yeterli olmadığı nazara alınarak, yaşlı ve tarafsız tanık ifadelerine başvurulmalı ve ayrıntılı bilgi alınmalıdır. Mevcut tanık sözleğri belli bir biçimde hüküm kurulmasına elverişli bulunmamaktadır. Çelişkili beyan ve durumlar olduğu takdirde aykırılık telif edilmelidir. Tüm deliller toplandıktan ve toplu olarak takdir edilecek hale geldikten sonra bir sonuca varılmalıdır. Eksik inceleme ve soruşturma ile hüküm kurulamaz. Bu itibarla inceleme ve soruşturmanın derinleştirilmesi zorunluğu bakımından ekseriyetin görüş ve kabulüne karşı bulunuyoruz. Hükmün açıklanan nedenlerle bozulması kanaatındayız.