 |
T.C
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E: 2004/944
K: 2004/9809
T: 22.06.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Taraflar arasındaki uyarlama davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatmca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı bankadan aldığı kredi kartının kullanımı sonucu bankaya olan borcunu ödeyemediğini, hakkında icra takibi başlatıldığını 4822 sayılı yasadan faydalanmak için davalıya başvurduğunu, davalının kendisine farklı rakamlar bildirdiğini ileri sürerek davalıya olan gerçek borcunun tesbitini istemiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporu esas alınarak davacının borcunun 2.938.859.412 TL. olduğunun tesbitine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Yasanın uygulamasında öncelikle temerrüt tarihinin belirlenmesi önemlidir. Kural olarak Borçlar Kanununun 101. maddesine göre, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir. Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun tamamı değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirildiğinden, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, Borçlar Kanunun 101/2. maddesinde öngörülen, miktarı önceden kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan uygulanması mümkün değildir. Kredi kartının bu özelliği borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise, bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. Banka parafından kredi borçlusuna ihtarname gönderilmemiş ise, kredi borçlusunun gönderilen son hesap ekstresinde belirtilen tarihte istenen asgari miktarı ödememesi nedeniyle, bu tarih itibariyle ödenmeyen kredi kartı borcu icra takibi aşamasına geldiğinden, bankaca hesabın kat edildiği tarih, şayet hesap kat edilmemiş ise, gönderilen son hesap ekstresindeki belirtilen ödeme tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulü gerekir. Bu şekilde belirlenecek temerrüt tarihindeki, asıl alacak + akdi faizden oluşan ana alacağa, temerrüt tarihinden bankaya başvuru tarihine kadar yıllık %50 faiz uygulanacaktır. Bu biçimde oluşan toplam alacağa 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesi, icra takibi varsa tahsil harcı, icra masrafları, faizin vergisi ve avukatlık ücretini ortadan kaldırmadığından, asıl alacak ve akdi faizden oluşan ana para alacağına yıllık %50 gecikme faizi uygulandıktan sonra, Banka Sigorta Muamele Vergisi uygulanmak, varsa icra takibinde istenen miktarı geçmemek üzere tahsil harcı, icra masrafları, avukatlık ücreti ve faizin Banka Sigorta Muamele Vergisini borca ilave etmek, bankaya başvuru tarihine kadar borçlu tarafından yapılan ödemelerinde, Borçlar Kanununun 84. maddesi nazara alınarak ödeme tarihi itibariyle borçtan mahsup edilmeli ve kalan toplam alacak tutarı 12 eşit takside bölünmelidir.
Somut olayda davalı bankanın davacının kendisine olan borcunu 25.10.2001 tarihi itibariyle kat edip, aynı tarihli ihtarnamesiyle 24 saat içerisinde borcun ödenmesini istediği ihtarnamenin tebliğ edilemediği 13.3.2003 tarihinde yayımlanan 4822 sayılı yasadan faydalanmak için yasada öngörülen 30 günlük süre içerisinde 4.4.2003 tarihli ihtarnamesiyle davalı bankaya başvurduğu dosya ve temyiz dilekçesi kapsamından anlaşılmaktadır.
Davalı 25.10.2001 tarihi itibariyle davacıya ait hesabı kat edip, 24 saatlik süre içerisinde borcun ödenmesini istediğine ve bu yönden gönderdiği ihtarnamenin davacıya tebliğ edilmemesinde davalının kusurundan söz edilemeyeceğine göre ihtarnamede gösterilen 24 saatlik sürenin bitmesiyle davacının 27.10.2001 tarihi itibariyle temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Hal böyle olunca temerrüt tarihini 18.7.2001 tarihi olarak esas almak suretiyle hazırlanan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Mahkemece 27.10.2001 temerrüt tarihi itibariyle hesaplama yapılmak üzere ek rapor alınarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte belirtilen nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 22.6.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.