  | 
				
T.C.
YARGITAY
Onücüncü Hukuk Dairesi
E: 2002/9071
K: 2002/11490
T: 1.11.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
	 
		  
   
 
             
 
- İCRA TEHDİDİ ALTINDA YAPILAN ÖDEME
 
- ÖDENENİ İSTEME HAKKI
 
İÇTİHAT ÖZETİ: Takibe ve davaya konu paranın, icra tehdidi altında ödendiği savunmasının aksi ispat edilemediğine göre, icra tehdidi altında yapılan ödemenin, BK.nun 62. maddesi hükmü çerçevesinde yapılan bir ödeme olarak değerlendirilmesine olanak yoktur. Takibe konu mahkeme ilamının, Yargıtay bozmasından sonra mahkemece uyulmasına rağmen davacının davayı takip etmemesi sonucu açılmamış sayılmasına karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği ve açılan davanın tüm neticeleriyle ve hukuki dayanaklanyla birlikte ortadan kalktığı anlaşıldığından davalının, davacıdan ödünç olarak aldığı para yönünden, flK.nun 40. maddesi hükmü gereğince, ödediğini isteme hakkı vardır. 
(816 s. BK. m. 62) (2004 s. İİK. m. 40)
 
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü.
Davacı, Almanya'da ikamet ettiğini, Bursa'da bulunan davalı kardeşinin kendisine ait dairelerin kira paralarını topladığını, bu paraları vermediği gibi ödünç olarak aldığı 7693 Alman Markını da iade etmediğini, açtığı alacak davasını kazandığını, mahkeme ilamını icraya koyduğunu, davalının icra dosyasına borcu ödediğini, icrada Sulh tutanağı düzenlediklerini, bu arada alacak davasına ilişkin olarak lehine sonuçlanan Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/449 sayılı kararını davalının temyiz ettiğini.'Yargıtayca ödünç verdiği para yönünden zaman aşımının gerçekleşmesi nedeniyle bozulduğunu, bunun üzerine davalının icra dosyasına başvurarak ödediği paranın tahsilini isteğini ileri sürerek borçsuzluğunun tespitine karar verilmesini istemiş, harca esas değer olarak da 2.800.000.000.-TL göstermiştir.
Davalı, davacı ile aralarında Sulh sözleşmesi bulunmadığını, talep edilen parayı haciz tehdidi nedeniyle ödediğini, aralarında görülüp, Yargıtayca bozulan Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasının davacı tarafından takip edilmeyerek açılmamış sayılmasına karar verildiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalının ödünç parayı kendi rızasıyla davayıca ödediği, Borçlar Kanunu 62. maddesi hükmünce zamanaşamına uğrayan borcun eda edilmesi halinde sonradan ödenen paranın geri istenilmesinin olanaksız olduğu gerekçe gösterilerek davacının davalıya ödünç alacağı yönünden 1.366.099.200.-TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerek-tirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davada dayanılan Bursa 1. icra Müdürlüğünün 2001/4341 esas sayılı takip dosyası içindeki altında tarafların imzalarının bulunduğu 7.7.2000 tarihli irca tutanağı bir Sulh sözleşmesi niteliğinde değildir. Davalı, davaya ve takibe konu parayı icra tehdidi altında ödediğini savunmuş davacı bu savunmanın aksini ispat edememiştir, icra tehdidi altında yapılan ödemenin BK. 62. maddesi hükmü çerçevesinde yapılan bir ödeme olarak değerlendirilmesine olanak yoktur. Takibe konu mahkeme ilamının Yargıtay bozmasından sonra mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen davacının davayı takip etmemesi neticesinde açılmamış sayılmasına karar verildiği, kararın bu haliyle kesinleştiği ve açılan davanın tüm, neticeleriyle ve hukuki dayanaklarıyla birlikte ortadan kalkmış olduğu anlaşıldığından davalının davacıdan ödünç olarak aldığı 7693 DM karşılığı TL. yönünden llK. 40 maddesi hükmü gereğince ödediğini isteme hakkı vardır. Mahkemenin bu husus gözardı ederek davanın reddi yerine kısmen kabulüne karar vermiş bulunması usul,ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3- Davacı, bu davasında davalıya karşı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiş, harca esas değer olarak da 2.800.000.000.-TL göstermiştir. Davanın 1.366.099.200.-TL üzerinden kabulüne karar verilmesine rağmen reddedilen kısım yönünden davalı vekili yararına vekalet ücretine hükmedilmemiş olması da kabul şekli bakımından usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Sonuç: Yukarıda 1. bentte belirtilen nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve 3. bentte belirtilen nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde idesine, 1.11.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.